Esas No: 2020/17434
Karar No: 2022/12981
Karar Tarihi: 08.12.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/17434 Esas 2022/12981 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/17434 E. , 2022/12981 K.Özet:
İzmir 23. Asliye Ceza Mahkemesi, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan mahkûmiyet kararı vermiştir. Dosyanın incelenmesi sonucunda, temel ceza miktarının bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı sonucu, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir. Zincirleme suç oluşturduğunun kabul edilmesi halinde ceza TCK'nın 43. maddesi gereğince artırılacak ve bulunacak sonuç cezadan \"fazla olması halinde\" aradaki fark kadar \"ek cezaya hükmedilecek\". Sanığın durumunun belirlenmesinde TCK'nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması gerekmektedir.
"İçtihat Metni"
Mahkeme : İZMİR 23. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Koşulları oluşmadığı halde, sanık hakkında TCK'nın 192. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
1- İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 16/11/2011 tarih, 2011/497 esas ve 2011/1847 sayılı Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının açıklanmasına esas alınan 05.01.2014 tarihli eyleme ilişkin İzmir 27. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.12.2015 tarih, 2015/675 esas ve 2015/822 karar ve 01.06.2014 tarihli eyleme ilişkin İzmir 27. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.11.2015 tarih, 2015/566 esas ve 2015/667 karar sayılı dosyaların aslı ya da onaylı örneğinin denetime olanak verecek şekilde dosya içerisinde bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK'nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK'nın hükümden sonra yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline
karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; " mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
3- UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede, sanık hakkında; 07.09.20008 tarihinde işlediği iddia edilen "kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma" suçu nedeniyle 20.10.2008 tarihinde düzenlenen iddianame ile açılan kamu davasında, İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 26.12.2008 tarih, 2008/3174 esas ve 2008/2486 sayılı kararı ile TCK’nın 191/1 ve 191/6 maddeleri uyarınca adli para cezası ile birlikte hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği ve hükmün kesinleştiği, söz konusu denetimli serbestlik tedbirinin infazının tamamlanması üzerine İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 21.02.2013 tarih, 2008/3174 esas ve 2008/2486 sayılı ek kararı sanık hakkında hapis cezasının TCK’nın 191/7. maddesi gereğince infaz edilmiş sayılmasına karar verildiği, temyize konu dosya yönünden ise sanık hakkında, 31/08/2008 tarihli eylemi nedeniyle "kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma" suçundan 24.09.2008 tarihinde iddianame düzenlendiği, iki suç arasında hukuki kesintinin bulunmadığı anlaşılmakla; söz konusu dosyanın aslı veya onaylı örneğinin getirtilip denetime imkan verecek şekilde incelenen dosya arasına konulması ve tüm delillerin değerlendirilerek her iki suçun “bir suç işleme kararının icrası kapsamında” işlenip işlenmediğinin, sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesi; zincirleme suç oluşturduğunun kabul edilmesi halinde, ağır sonuç doğuran suç esas alınarak belirlenecek cezanın, TCK'nın 43. maddesi gereğince artırılması ve böylece bulunacak sonuç cezanın, kesinleşen hükümdeki sonuç cezadan “fazla olması halinde” aradaki fark kadar “ek cezaya hükmolunması”, aksi halde “ek ceza verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kabule göre;
4- 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve hükümden sonra 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 08.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.