Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8463 Esas 2022/4866 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/8463
Karar No: 2022/4866
Karar Tarihi: 14.06.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8463 Esas 2022/4866 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, davalı şirketin kendisine ait olan paraları kendine mal ettiği iddiasıyla yapılan icra takibine karşı menfi tespit davası açarak borçlu olmadığını iddia etmiştir. Mahkeme, davacının bonolara imza atarak borcunu kabul ettiğini ve borçlu olmadığı yönünde yasal dayanağı bulunmadığını belirterek tazminat istemini reddetmiştir. Davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuş ancak Bölge Adliye Mahkemesi istinaf talebini esastan reddetmiş ve karar Yargıtay'a taşınmıştır. Yargıtay ise yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından İlk Derece Mahkemesi'nce verilen kararda bir isabetsizlik olmadığı sonucuna vararak Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir. HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu belirtilmiştir.
Kanun maddeleri:
-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b/1 maddesi
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370/1. maddesi
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 372. maddesi
11. Hukuk Dairesi         2020/8463 E.  ,  2022/4866 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27.11.2019 tarih ve 2018/1187 E.- 2019/1273 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 22.10.2020 tarih ve 2020/663 E.- 2020/1182 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davalı şirket tarafından müvekkili aleyhine 310.000 EURO asıl alacak üzerinden kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapıldığını, takibe konu bonoların müvekkilinin davalı şirkete olan borcuna karşılık düzenlendiğini ancak, bonoların kendisi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulacağı tehdidi ile imzalatıldığını, müvekkilinin şirkete olan borcunun toplam 552.920.-TL olduğunu, bakiye kısım olan 1.138.401.-TL yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının şirket ortağı ve temsilcisi olduğu dönemde şirkete ait paraları kendine mal edinmesi nedeniyle şirkete vermiş olduğu zararların giderilmesi için takibe konu 256.000 EURO ve 54.000 EURO olmak üzere iki adet bononun düzenlenerek müvekkili şirkete verildiğini, davacı tarafın alacağın tahsilini geciktirmek amacıyla bu davayı açtığını, beyanla yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacının ortağı olduğu davalı şirkete ait paraları kendine mal edinmiş olması nedeniyle tarafların bir araya gelerek şirket zararına karşılık icra takibine konu toplam 310.000 EURO'luk iki adet bono düzenlendiği, düzenlenen bonolar ile davacı tarafın davalı şirkete olan borcunu kayıtsız ve şartsız kabul ettiği, bonoların baskı veya tehdit altında davacıya imzalattırıldığı hususunda dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olması nedeniyle ispat külfetinin davacı borçluya ait olduğu, davacı tarafın borçlu olmadığını ispatlayamadığı gibi düzenlenen bilirkişi raporuna göre davacının şirkete ait hesapları kendi şahsi hesabı gibi kullandığı tespiti dikkate alındığında davacı tarafın davalı şirkete vermiş olduğu zarar kapsamında kendi iradesiyle düzenlemiş olduğu bonolardan dolayı borçlu olmadığının ileri sürmesinin de yasal dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle menfi tespit davasının ve koşullarının oluşmamış olması nedeniyle tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesinin yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 14/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara