Esas No: 2022/1554
Karar No: 2022/13262
Karar Tarihi: 15.12.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2022/1554 Esas 2022/13262 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2022/1554 E. , 2022/13262 K."İçtihat Metni"
Adalet Bakanlığının, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/02/2018 tarihli ve 2017/61 esas, 2018/200 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 21/01/2022 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Şüpheli ... hakkında, 14/05/2016 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığının 17/08/2016 tarihli ve 2016/2227 soruşturma, 2016/66 sayılı kararı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesi uyarınca beş yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine, aynı Kanun’un 191/3. maddesi uyarınca bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, denetimli serbestlik süresi içerisinde tedaviye tabi tutulmasına karar verildiği, kararda itiraz kanun yolu, mercii ve 15 günlük itiraz süresinin gösterildiği, kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarılarak 26/08/2016 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği,
2- Şüphelinin 19/11/2016 tarihinde yeniden uyuşturucu madde kullandığının teknik yöntemlerle tespit edilmesi üzerine, erteleme kararının kaldırılarak Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığının 30/12/2016 tarihli ve 2016/2227 soruşturma, 2016/1482 esas, 2016/1460 sayılı iddianamesi ile Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
3- Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 08/02/2018 tarihli ve 2017/61 esas, 2018/200 sayılı kararı ile; sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın istinaf edilmeden kesinleştiği,
4- UYAP üzerinden alınan adli sicil kaydının ve İstanbul 70. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/02/2016 tarihli ve 2015/168 esas, 2016/67 sayılı kararının incelenmesinde;
a-) Sanığın 15/12/2013 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 13/05/2014 tarihli ve 2014/55411 soruşturma, 2014/24323 esas, 2014/12073 sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı,
b-) İstanbul 70. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/02/2016 tarihli ve 2015/168 esas, 2016/67 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 16/02/2016 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B-) Kanun Yararına Bozma İstemi:
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Uyuşturucu madde kullanmak suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 17/08/2016 tarihli ve 2016/2227 soruşturma, 2016/66 sayılı kamu davasının açılmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine ve şüpheli hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararı müteakip, şüphelinin erteleme süresi içerisinde uyuşturucu madde kullanmak suretiyle aynı nev'iden suçu tekrar işlediğinden bahisle açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama neticesinde, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası cezalandırılmasına dair Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/02/2018 tarihli ve 2017/61 esas, 2018/200 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesinde yer alan, "Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında ... beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir." şeklindeki, 191/3. maddesinde "Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır." ve 191/4. maddesinde “Kişinin, erteleme süresi zarfında; a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması, c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması hâlinde, hakkında kamu davası açılır.” şeklindeki,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddesinde yer alan "Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." şeklindeki düzenlemeler karşısında, mahkemece kovuşturma şartının henüz gerçekleşmediği kanaatine varılması durumunda 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin 8. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca durma kararı verilmesi gerektiği,
Somut olayda, kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın şüphelinin mernis adresine doğrudan tebliğ edildiği, 7201 sayılı Kanun'un 10/2. madde ve fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, öncelikle bilinen en son adres esas alınarak, 7201 sayılı Kanun'a göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, mercii tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının şüphelinin mernis adresine doğrudan 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmesi nedeniyle usule aykırı şekilde yapılmış olduğu, buna göre anılan kararın usulüne uygun olarak sanığa tebliğ edilmemesi sebebiyle kesinleşmediğinden erteleme süresinin işlemeye başlamayacağı ve ikinci eyleme konu suçun erteleme süresinde işlendiğinin kabul edilemeyeceği, dolayısıyla kovuşturma şartının gerçekleşmediği cihetle, sanık hakkında açılan kamu davasının durması yerine, yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/02/2018 tarihli ve 2017/61 esas, 2018/200 sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
Şüpheli ... hakkında, 14/05/2016 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda, Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığının 17/08/2016 tarihli ve 2016/2227 soruşturma, 2016/66 sayılı kararı ile kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine ve şüpheli hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın tebliğini takiben şüphelinin erteleme süresi içerisinde 19/11/2016 tarihinde uyuşturucu madde kullanmak suretiyle aynı nev'iden suçu tekrar işlemesi üzerine Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığının 30/12/2016 tarihli iddianamesi ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda, Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/02/2018 tarihli ve 2017/61 esas, 2018/200 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası cezalandırılmasına karar verildiği, anlaşılmıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesinde yer alan, "Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında ... beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir." şeklindeki, 191/3. maddesinde "Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır." ve 191/4. maddesinde “Kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması hâlinde, hakkında kamu davası açılır.” şeklindeki,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddesinde yer alan "Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." şeklindeki düzenlemeler karşısında, kovuşturma şartının henüz gerçekleşmediği durumda 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin 8. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca durma kararı verilmesi gerektiği,
Somut olayda, kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın şüphelinin doğrudan MERNİS adresine tebliğe çıkarılarak 26/08/2016 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği,
7201 sayılı Kanun'un 10/2. madde ve fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, öncelikle bilinen en son adres esas alınarak, 7201 sayılı Kanun'a göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, mercii tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının şüphelinin MERNİS adresine doğrudan 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmesi nedeniyle usule aykırı şekilde yapılmış olduğu, buna göre kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle karar kesinleşmediğinden erteleme süresinin işlemeye
başlamayacağı ve ikinci eyleme konu 19/11/2016 tarihli suçun erteleme süresi içerisinde işlendiğinin kabul edilemeyeceği, dolayısıyla kovuşturma şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından, sanık hakkında açılan kamu davasının durmasına karar verilerek sanık hakkında geçerli tebligat işlemleri yapılarak erteleme ve denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerindedir.
Ancak;
Sanığın UYAP üzerinden alınan adli sicil kaydının ve İstanbul 70. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/02/2016 tarihli ve 2015/168 esas, 2016/67 sayılı kararının incelenmesinde;
Sanığın 15/12/2013 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 13/05/2014 tarihli ve 2014/55411 soruşturma, 2014/24323 esas, 2014/12073 sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı, İstanbul 70. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/02/2016 tarihli ve 2015/168 esas, 2016/67 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 16/02/2016 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği,
28/06/2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrasında yer alan; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanunu'nun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.” amir hükmü ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/5. fıkrasında yer alan, “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.” şeklindeki ve 9. fıkrasında yer alan "Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır" şeklindeki düzenlemeler birlikte dikkate alındığında;
Somut olayda, sanık hakkında daha önceden İstanbul 70. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/02/2016 tarihli ve 2015/168 esas, 2016/67 sayılı kararı ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7/2. maddesi dikkate alınarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın 16/02/2016 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği anlaşılmakla, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca verildiği, kanuni zorunluluk üzerine verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile aynı hukuki sonuçları doğuracağı, bu durumda, incelemeye konu suç tarihinin 14/05/2016 olması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde işlenmesi nedeniyle Cumhuriyet savcısı tarafından yeni bir soruşturmaya konu edilmeyip hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını veren mahkemeye ihbarda bulunması
gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında ayrı bir soruşturma konusu yapılarak kamu davası açılması ve yargılama sonucunda mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olduğundan;
Sanığın 14/05/2016 tarihli eylemini, İstanbul 70. Asliye Ceza Mahkemesince kanuni zorunluluk üzerine verilen ve 16/02/2016 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde gerçekleştirmesi nedeniyle, 6545 sayılı Kanun'la değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/5. maddesi uyarınca ayrı bir soruşturma ve kovuşturma yapma yasağı bulunduğu ve bu suçun sadece ilk suçtan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlali sayılabileceği, kanunî zorunluluk üzerine verilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde işlendiği anlaşılan eylem nedeniyle açılan kamu davasında mahkemesince “düşme kararı” verilip mahkemesine ihbarda bulunulması gerektiği gözetilmeden, mahkûmiyet kararı verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi değişik gerekçe ile yerinde görülmüştür.
D-) Karar:
Açıklanan nedenlerle, kanunî zorunluluk üzerine verilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde işlendiği anlaşılan eylem nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince “düşme” kararı verilmesi ve İstanbul 70. Asliye Ceza Mahkemesine ihbarda bulunulması gerektiği gözetilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi değişik gerekçe ile yerinde görüldüğünden; Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/02/2018 tarihli ve 2017/61 esas, 2018/200 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun'un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine,
15/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.