Esas No: 2022/14256
Karar No: 2022/13492
Karar Tarihi: 20.12.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2022/14256 Esas 2022/13492 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2022/14256 E. , 2022/13492 K.Özet:
Kocaeli 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği bir kararda, uyuşturucu madde bulundurma suçunu işleyen sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulandığı ancak yükümlülüklerini ihlal ettiği için hüküm açıklanması suretiyle mahkûm edildiği belirtiliyor. Ancak daha sonra Ceza Dairesi'nin bozma kararı sonrasında, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ancak bunun uygulanma koşulunun bulunmadığı ifade ediliyor. Kararda, suç tarihi itibarıyla TCK'nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği ancak yürürlüğe giren yeni kanunlar ve Anayasa Mahkemesi kararları ile ilgili detaylar üzerinde duruluyor. Sonuç olarak, sanığın temyiz itirazları yerinde görülerek hükmün bozulduğu belirtiliyor. Kanun maddeleri ise şu şekilde: 6545 sayılı Kanun'un 85. maddesi, 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi, 5560 sayılı Kanun'la değişik TCK'nın 191. maddesi, 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ve 5271 sayılı CMK'nın 251. maddesi. Ayrıca, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi ve 326. maddesi de detaylı bir şekilde açıklanıyor.
"İçtihat Metni"
Mahkeme : KOCAELİ 8. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması üzerine hükmün açıklanması suretiyle mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
İncelemeye konu 03/12/2012 tarihli bu suç nedeniyle 05/03/2013 ve 30/10/2013 tarihli kararlarla doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olan sanığın, yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 ayılı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Kanun'la değişik TCK'nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, Dairemizin bozma kararı sonrasında uygulanma koşulu bulunmadığı halde sanık hakkında aynı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddenin 2. fıkrası çerçevesinde 18/04/2017 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi sanık lehine uygulama olduğundan bu husus eleştirilerek yapılan incelemede;
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1) Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmiş olan 5271 sayılı CMK'nın "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş,
hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli, 2020/16 esas ve 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; " mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2) Sanığın eylemi nedeniyle, bozma öncesi hükümde 6000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, 19/03/2014 tarihli hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine 18/01/2017 tarihli bozma ilamı ile bozulduğunun anlaşılması karşısında; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanun'unun 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddenin 4. fıkrasında; "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz" şeklindeki düzenleme gereğince 19/03/2014 tarihli hükümle tayin edilen 6000 TL adli para cezasının sonuç ceza açısından sanık bakımından kazanılmış hak olduğu gözetilmeden bozma sonrası yapılan yargılama sonucu 18/04/2017 tarihli hükümle 10 ay hapis cezasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 20/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.