Esas No: 2021/7144
Karar No: 2022/5039
Karar Tarihi: 20.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/7144 Esas 2022/5039 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/7144 E. , 2022/5039 K.Özet:
Davalı şirketin yurt dışında topladığı paraların geri çekilebileceği ve yüksek oranda faiz verileceği vaadiyle para topladığı ancak verilen paranın geri alınamadığı gerekçesiyle açılan davada, ilk derece mahkemesi dava şartlarından olan zorunlu arabuluculuk sürecine başvurulmadığı gerekçesiyle dava reddedildi. Davacının istinaf başvurusu sonucu Bölge Adliye Mahkemesi, davacının talebinin TTK geçici 4. madde kapsamında olduğuna karar vererek ilk derece mahkemesi kararını kaldırdı. Ancak karar davalı şirket ve davacı vekili tarafından temyiz edildi ve temyiz mahkemesi kararında, uyuşmazlık bakımından hukuk kurallarına aykırı bir durum bulunmadığı ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu hüküm altına alındı.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5/A maddesi, ticari davalarda bir miktar paranın ödenmesi talepleri için dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuk sürecine başvurulmasının dava şartı olduğunu belirtmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/2 maddesinde, dava şartlarının sayıldığı hükümden diğer
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25.12.2019 tarih ve 2019/604 E. - 2019/769 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nce verilen 30.12.2020 tarih ve 2020/435 E. - 2020/1644 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin yurt dışında birçok ülkede yatırılan paraların istenildiği her an geri çekilebileceği ve karşılığında yüksek oranda faiz verileceği vaadi ile para topladığını, müvekkilinin de davalı şirkete para verdiğini ancak verilen paranın bir türlü geri alınamadığını ileri sürerek müvekkilinin davalı şirkete ortak olmadığının tespiti ve alacak talep etmiştir.
Davalılar davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen kesin süre içinde arabuluculuk son tutanağının dosyaya sunulmadığı ve bu hususun dava şartlarından olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili istinaf etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince taraflar arasında görülmekte olan davanın 05.12.2019 tarihinde 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesiyle 3332 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 4. maddesi kapsamında olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, açılan dava ile illgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekili ve davalı şirket vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, istek halinde aşağıda yazılı 37,90 TL harcın temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı şirketten alınmasına, 20/06/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davacının, davalı şirkete ortak olmadığının tespiti ile ödenen paranın tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, tüm davacı taleplerinin 6102 sayılı TTK 5/a maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığı, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı olduğu gerekçesiyle, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilince, istinaf kanun yoluna yapılan başvuru üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf başvurusunun kabulü, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması suretiyle yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle 7194 sayılı Yasa'nın 41. maddesiyle 3332 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 4. madde gereğince karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu kez Bölge Adliye Mahkemesi kararı aleyhinde davacı vekili ile davalı şirket vekilince temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.
Alacak davası yönünden sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılamıyorum.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 7155 sayılı Yasa'nın 20. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK 5/A maddesinde, ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu,
Dava şartlarının sayıldığı 6100 sayılı HMK 114/2 maddesinde diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı tutulduğu,
6100 sayılı HMK 115/2 maddesinde, mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit etmesi durumunda davanın usulden reddine karar vereceği, düzenlenmiştir.
Diğer taraftan Davaların Yığılması başlıklı 6100 sayılı HMK 110 maddesinde de "davacının aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebileceği, bunun için birlikte dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunmasının şart olduğu"
Aynı Yasa'nın, Davaların Birleştirilmesi başlıklı 166/1 maddesinde de, aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davaların aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebileceği" hükmü getirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının davalıya karşı ileri sürdüğü birbirinden bağımsız birden fazla asli talebi aslında müstakil birer dava niteliğinde olup bu taleplerin tamamının ticari dava niteliğinde bulunduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Sayın çoğunluğunda kabulü, davacının taleplerinden alacak talebi 6102 sayılı TTK 5/A maddesinde düzenlenen zorunlu arabulucuya tabi olmakla birlikte HMK 110 maddesinde düzenlenen davaların yığılması ve HMK 166 maddesinde düzenlenen davaların birleştirilmesi şartlarının, uyuşmazlıkta gerçekleşmesi nedeniyle alacak talebi yönünden artık 6102 sayılı Yasa'nın 5/A maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı yönündedir.
Oysa, uyuşmazlıkta alacak talebi yönünden, 6102 sayılı Yasa'nın 110. maddesinde düzenlenen davaların yığılması sözkonusu değildir.
Zira madde metninde de açıkça vurgulandığı üzere, taleplerin tamamı aynı yargı çeşidi içinde yer almamaktadır, alacak talebi "zorunlu arabuluculuğa tabi iken, diğer talep yönünden mahkemede dava açılması zorunludur. Davacının alacak talebi yönünden HMK 110 maddesindeki koşul gerçekleşmediğinden her iki talep için davaların yığılmasından söz edilmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan, alacak davasının görüleceği zorunlu arabulucu ile, diğer talebin görüleceği Asliye Ticaret Mahkemesi HMK 166/1 maddesi anlamında "aynı düzey ve sıfatta hukuk mahkemesi" niteliğinde bulunmadıklarından Davaların Birleştirilmesi yolu ile birlikte görülmesi de mümkün bulunmamaktadır.
Bu halde, davaların yığılması (HMK 110) ve davaların birleştirilmesi (HMK 166/1) koşulları gerçekleşmediğinden, ortak olmadığının tespiti ve alacak talepleri yönünden davaların tefrikine (HMK 167) ve alacak davası yönünden zorunlu arabuluculuğa tabi olması nedeniyle HMK 115 ve 6325 sayılı Yasa'nın 18/A-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden davanın reddine karar verilmek üzere alacak davası yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istinaf kararının onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.