Esas No: 2020/8231
Karar No: 2022/5170
Karar Tarihi: 22.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8231 Esas 2022/5170 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/8231 E. , 2022/5170 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03.03.2020 tarih ve 2017/1313 E- 2020/162 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nce verilen 09.10.2020 tarih ve 2020/579 E- 2020/606 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 21.06.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı asil ... ile vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 84 yaşında olup kendi halinde yaşayan müvekkilinin kimse ile büyük çapta alışverişinin bulunmadığını, 17.10.2017 tarihinde köyündeki bağ evine kendini kargocu olarak tanıtan bir kişinin kolisinin olduğunu söyleyerek teslim amaçlı müvekkiline iki imza attırdığını, kolinin içinden sucuk ve peynirin çıktığını, dolandırıcılık olduğunu düşünen müvekkilinin savcılığa şikayet dilekçesi verdiğini, 15.11.2017 tarihinde banka hesaplarına haciz konulduğunu ve araştırdığında 1.250.000 TL bedelli senede dayalı olarak hakkında takip başlatıldığını öğrendiğini, bonolardaki imzalar ile diğer yazıların ayrı kalemle oluşturulduğunu, davalıyı tanımayan, onunla kambiyo senedine dayalı bir ilişkiye girmeyen müvekkilinin düzenleme tarihinde hastanede yatılı tedavi gördüğünü ileri sürerek Kayseri 8. İcra Müdürlüğünün 2017/12582 Esas sayılı dosyasında takibe konu bono ve ferilerinden dolayı borçlu olunmadığının tespitini, kötüniyet tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tarafların uzun yıllardır tanıştığını, müvekkilinin ilk başta sadece davacının olduğunu bildiği ama ilerleyen aşamalarda davacıya ve ailesine ait, davacının torunu tarafından işletilen Uçak Restaurant işletmesiyle yapılan ve müvekkili ile abisinin adına Reyhan Tohum Yem Tarım Ür. Hay. Gıda Nak. Dış Tic. Ltd. Şti. ile ilgili temin edilen malların ücretlerinin ödenmemesi sebebiyle ve ayrıca yine davacıya o dönemde gerek bizzat gerek torunu vasıtasıyla müvekkilinin verdiği nakti paralar, bu şahıslar için çekilen krediler, müvekkilinin kredi kartından yapılan ödemeler neticesinde oluşan bir borç ilişkisi bulunduğunu, davalının iyi ilişki kurduğu davacıya güvenip kredi çektiğini, parasını davacıya verdiğini, kredi kartlarını davacıya kullandırdığını, nakit paralar verdiğini, davaya konu bonoyu davacının müvekkiline verdiğini savunarak davanın reddini, kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, senede karşı senetle ispat kuralı geçerli ise de hile iddiası gözetilerek alınan tanık beyanlarının davacının iddiasını desteklemediği, savcılık soruşturmasında verilen takipsizlik kararının kesinleştiği, taraflar ticari defter tutmadıklarından ticari defter incelemesi yapılmadığı, kambiyo senetlerinin ticari defterlere kayıt zorunluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, bononun tehdit ve hile ile düzenlendiği ve bedelsiz kaldığı iddiasının davacı tarafça kanıtlanması gerektiği, bu konuda mahkemeye yazılı bir delil sunulmadığı, davaya konu bononun, hile yolu ile alındığı ileri sürülmüşse de, tanıkların anlatımlarının duyuma dayalı olduğu, davacının iddialarını desteklemediği, bononun tanzim anına ilişkin doğrudan bilgilerinin bulunmadığı, hilenin kesin, net, inandırıcı delillerle kanıtlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 22/06/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, hile hukuki nedenine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Davaya mesned kambiyo senedi, 06.01.2017 tanzim, 15.06.2017 vaade tarihli, 1.250.000,00 TL bedelli alacaklısı ..., borçlusu ... olan ve bedel hanesi boş bırakılan bonodur.
Davanın niteliği itibariyle tanık dahil iddia ve savunmanın her türlü yasal delille ispatlanması mümkündür.
Bononun tanzim tarihi itibariyle, 83 yaşında olup, yaşlılık ve hastalıklara bağlı, sağlık sorunları yaşayan Yeşilhisar İlçesi, ... Köyünde bağ evinde oturan herhangi bir ticari faaliyeti bulunmayan, yurtdışında işçi olarak çalışmakta iken emekli olarak hayatını idame ettiren davacıya 17.10.2017 tarihinde kendini kargocu olarak tanıtan bir kişi tarafından koli getirilerek teslim edildiği, teslimata ilişkin davacının iki adet imzasının alındığı, daha sonra koli açıldığında içinden sucuk, çemen ve tulum peyniri ile bir kartvizitin çıktığı, kartvizitteki telefonun aranması üzerine ilgili kişinin koliyi kendisinin göndermediğini bildirdiği, davacının durumdan şüphelenerek köy muhtarı ve eşi ile birlikte aynı gün olaya ilişkin tutanak tuttukları, ertesi gün 18.10.2017 tarihinde de Yeşilhisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/552 soruşturma dosyasında şikayetçi olduğu, 17.10.2017 tarihli tutanak, savcılık dosyası ve tutanak tanıklarının mahkeme huzurundaki beyanları ile sabittir.
Daha sonra davacı 17.11.2017 tarihinde Yeşilhisar Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir şikayet dilekçesi daha vererek, 15.11.2017 tarihinde bankaya işlem yapmak üzere gittiğinde banka hesaplarına haciz konulduğunu, araştırdığında Kayseri 8. İcra Müdürlüğü’nün 2017/12582 sayılı dosyasında 25.10.2017 tarihinde davalı tarafından davaya konu bono nedeniyle takip yapıldığını öğrendiğini, takip alacaklısını tanımadığını, aralarında hiçbir ilişki bulunmadığını, bononun tanzim tarihi itibariyle hastanede yattığını ve ameliyatlı olduğunu, davalıya hiçbir şekilde bono vermediğini, borçlu olmadığını bildirerek, şikayetçi olmuş, davacının vaki şikayeti sonucunda Yeşilhisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nca kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, davacının karara itirazının Sulh Ceza Mahkemesince reddedildiği, davacının 29.04.2020 tarihinde kanun yararına bozma başvurusunda bulunduğu henüz sonuçlanmadığı görülmüş olup, bononun tanzim tarihi itibariyle davacının ameliyatlı olduğu ve hastanede yattığı özel İbni Sina Hastanesi’nin 17.11.2017 tarihli yazı cevabından anlaşılmıştır.
Davalı ise, polis memurluğundan emekli olduğunu, aile şirketi kurduklarını, gıda-yiyecek işi ile iştigal ettiğini, davalının torununun işlettiği Uçak Restourant isimli işyerine et vb. Gıda maddeleri verdiğini, bedelini tahsil edemediğini, davacının borca karşılık dava konusu bonoyu verdiğini, davacı ile bononun verilmesi hususunda karşılıklı görüşmeleri olduğunu, davacının hastaneye yatırılması sırasında ilgilendiğini, bu sırada davacının bonoyu verdiğini, tanıklarının bulunduğunu bildirmiştir.
Davalı tanıkları, davalı ile Uçak Restourant işletmecisi davacının torunu arasındaki ilişki ile kendilerinin davalıya verdikleri ancak davalıdan tahsil edemedikleri alacaklarına ilişkin beyanda bulunmuşlar, adı geçen tanıkların bononun düzenlemesi ile ilgili bilgi sahibi olmadıkları anlaşılmıştır.
Davacının dinlenen diğer tanıkları da, davacının hastaneye yatışı ameliyat ve tedavi sürecinde yanında olduklarını, davalıyı hiç görmediklerini beyan etmişlerdir.
Davalının savunmasında bildirdiği, davacının torunundan alacaklarına, davacının bu borçları üsetlendiğine, dava konusu bononun bu şekilde düzenlendiğine ilişkin hususlar kanıtlanmamıştır.
Davacıya 17.10.2017 tarihinde gelen koli için davacının iki adet imzasının alındığı, koli içindeki ürünleri davacının istemediği gibi kartvizitte yazılı kişinin de koliyi gönderdiğini kabul etmediği, bu suretle kolinin, davacının imzasını temin etme amacına yönelik olarak gönderildiği anlaşılmaktadır.
Bononun tanzim tarihinde davacının hastanede yattığı sabit olup, davalı savunmalarının aksine dönem içinde davacının bonoyu imzaladığı ispatlanamamıştır.
Kaldı ki 83 yaşında, hastanede ameliyat için bulunan, 06.01.2017 tanzim tarihinde 1.250.000,00 TL gibi yüksek miktarda bir bonoyu, aralarında hiçbir ticari ilişki, mal alışverişi olduğu ispatlanamayan davacının düzenleyerek davalıya vermesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
Dava konusu bononun, davacının koli teslimi sırasında verdiği iki adet imzadan yararlanılmak suretiyle oluşturulduğu, bononun hileli düzenlendiği dosya içeriği ile anlaşıldığından dava kabul edilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekirken, yazılı şekilde davacının temyiz isteminin reddi ile kararın onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.