Esas No: 2021/1818
Karar No: 2022/5746
Karar Tarihi: 12.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1818 Esas 2022/5746 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1818 E. , 2022/5746 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 12.10.2018 tarih ve 2016/864 E. - 2018/1051 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 24.12.2020 tarih ve 2019/524 E. - 2020/1512 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalı şirket arasında 06.12.2013 tarihli akaryakıt istasyonu bayilik sözleşmesi ve ticari şartları düzenleyen ticari koşullar adlı bir protokol imzalandığını, bayilik sözleşmesinin işbu dava tarihi itibari ile halen devam ettiğini, müvekkili şirketin davalı şirkete hiçbir borcu olmamasına rağmen borçlu olduğu iddia edilerek müvekkili şirketin 300.000.-TL bedelli teminat mektubunun haksız ve hukuka aykırı şekilde nakde çevrildiğini, ayrıca yakıt talebinin de karşılanmadığını, davalı şirketin cari hesap kayıtlarında müvekkili şirketin alacaklı göründüğünü, davalının haksız eylemleri nedeniyle zarara uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin her tür talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla teminat mektubunun haksız nakde çevrilmesi sebebiyle teminat mektubundan doğan alacakları için fazlaya ilişkin her tür talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000.-TL'nin nakde çevrilme tarihinden itibaren en yüksek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının haksız eylemleri sebebiyle işletilemeyen istasyon için uğradıkları maddi zarar için şimdilik 5.000.-TL'nin taahhüt edilen yakıt satış rakamları esas alınarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında 06.12.2013 tarihli Bayilik Sözleşmesi, Çerçeve Protokol, Ticari Koşullar başlıklı belgeler ile davacı şirket tarafından Ürün Alım Taahhütname'si imzalandığını, bayilik sözleşmesi ve ekleri uyarınca müvekkili şirket bayiliğini üstlenen davacı şirket istasyonu ürünsüz bırakarak, taahhüt ettiği miktarda ürün almayarak taahhütlerini birçok kez ihlal ettiğini ve muaccel haldeki borçlarını ödemediğini, bu konuda defalarca ihtarname keşide edildiğini, davacının iddiasının aksine dava konusu banka teminat mektubunun davacının muaccel haldeki borçlarının ödenmemesi nedeniyle nakde çevrilmiş olduğunu, teminat mektubunun haksız olarak nakde çevrilmesinin söz konusu olmadığını, davacı kendisine ürün verilmediğini iddia etmiş ise de bu hususun da gerçeği yansıtmadığını, ayrıca taraflar arasında akdedilen Bayilik Sözleşmesi ve ticari ilişkinin 28.09.2016 tarihli Fesih Protokolü ile sonlandırıldığını, fesih Protokolü'nün 2.4. maddesince davacı tarafın müvekkilini ibra ettiğini ve tüm alacaklarından feragat ettiğini, anılan düzenleme kapsamında davacının işbu davadaki alacak iddialarının dinlenmesi olanağının ortadan kalktığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, taraflar arasında akdedilen Fesih Protokolü’nün 2.4 maddesi hükmünde “Bayi ve Malik, söz konusu Bayilik Sözleşmeleri, ekleri ve bayilik ilişkisiyle, intifa hakkına bağlı olarak; AKPET nezdinde herhangi bir hak ve alacaklarının kalmadığını beyan ederek; AKPET'İ gayri kabili rücu ibra elmiş ve AKPET’ten herhangi bir talep ve/veya her nam altında olursa olsun tazminat vs. alacak talebinde bulunmayacaklarını, bu kapsamda her türlü taleplerinden feragat ettiklerini beyan, kabul ve kabul etmişlerdir” düzenlemesinin getirildiği, bu hüküm uyarınca davacı bayiin, davalıyı ibra ettiği, ibranın geçerli olduğu davacının davalıdan bir hak ve alacak talep etmesinin mümkün olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinden davacının sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, tarafların protokol hükümleri ile bağlı olduğu, davacının feragat ve ibra nedeniyle artık tazminat talep hakkının kalmadığı fesih protokolünün dava tarihinden sonra yapılmış olduğu, bu protokolle davalının ibra edilmesi nedeniyle davacının alacak talep hakkının sona erdiği nazara alındığında, davanın konusuz kaldığı, 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesine göre davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerine hükmedileceği, bu durumda, davacı şirket ticari defter kayıtlarına göre; dava tarihi itibarı ile davacının davalıdan 245.936,00 TL alacaklı olduğu, davalı şirket ticari defter kayıtlarına göre ise; 300.000,00 TL değerindeki teminat mektubunun nakde çevrildiği 01/07/2016 tarihinde, teminattan davacı borcu olan 54.063,38 TL düşüldükten sonra davacı şirketin 245.936,92 TL alacaklı olduğu, dava tarihi olan 23/08/2016 tarihinde ise davacının davalı şirketten 128.843,32 TL alacaklı olduğu, teminat mektubu nakte çevrildikten sonra davalının 245.936,92 TL olan davacı alacağını, bu tarihten sonra tanzim edilen faturalar ve "Lukoil temlik sözleşmesine istinaden" açıklamalı 128.843,32 TL borç kaydı ile sıfırladığının raporlar ile tespit edildiği, her davanın açıldığı tarihteki durum ve koşullara göre değerlendirilmesi gerektiğinden, dava tarihinden sonra davalı tarafça yapılan kayıtlar dikkate alınmaksızın, dava tarihi itibarı ile davacının davalıdan alacaklı ve dava açmakta haklı olduğu, dolayısıyla yargılama giderleri ve vekalet ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerektiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, konusuz kalan davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-6100 sayılı Kanunun 331. maddesine göre, "Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder." hükmolunmuştur.
Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden hüküm kurulmuş ve konusuz kalan davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporuna göre tarafların ticari defterleri incelenmiş olup, buna göre dava tarihinde, davalı şirketin nakde çevirdiği 300.000.-TL bedelli teminat mektubundan davacının borcu olan 54.063,38 TL'nin mahsubu sonucunda, davacının 245.936,62 TL alacaklı duruma geldiği, bu haklılık durumuna göre yargılama gideri ve vekalet ücretinin takdir edilmesi gerektiği, dava tarihinden sonra düşülen kayıtlara dayalı olarak bu yönde bir hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektiriyor ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bölge adliye mahkemesi kararının 4. hüküm fıkrasındaki "..davalıdan alınarak davacıya verilmesine" ibaresinin çıkartılarak, yerine ".. 2.271.- TL'sinin davalıdan tahsili ile kalan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına" ibaresinin konulmasına, ayrıca 7. hüküm fıkrası olarak, "Davalı kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 4.080.- TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine" ibaresinin eklenmesi suretiyle kararın düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalının temyiz isteminin kabulüne ancak kanuna uygun olmayan husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/2. maddesi uyarınca 4. hüküm fıkrasındaki "..davalıdan alınarak davacıya verilmesine" ibaresinin çıkartılarak, yerine ".. 2.271.-TL'sinin davalıdan tahsili ile kalan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına" ibaresinin konulmasına, ayrıca 7. hüküm fıkrası olarak, "Davalı kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 4.080.-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine" ibaresinin eklenmesine şeklinde düzeltilerek ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 12.09.2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava ikamesinden sonra taraflar arasında düzenlenen 28.09.2016 tarihli fesih protokolünün 2.4. maddesi ile, davacı, davalı ile aralarındaki ilişkiye dayalı olarak herhangi bir hak ve alacaklarının kalmadığını beyan ederek davalıyı gayri kabili rücu ibra ile davalıdan her nam altında olursa olsun tazminat ve alacak talebinde bulunmayacaklarını, bu kapsamda her türlü taleplerinden feragat ettiklerini beyan ve kabul etmiştir.
6100 sayılı HMK 326/1. maddesinde "kanun yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği düzenlenmiş olup somut uyuşmazlıkta, davacının davalıyı ibra etmesi, her ne nam altında olursa olsun tazminat ve alacak talebinde bulunmayacağını, bu kapsamda her türlü taleplerinden feragat ettiklerini beyan etmesi karşısında ilk derece mahkemesince davanın reddine ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde, uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmayan HMK 331 maddesi hükümlerinin uygulanması suretiyle karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile davanın reddine ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kararın düzeltilerek onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.