Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1800 Esas 2022/5752 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1800
Karar No: 2022/5752
Karar Tarihi: 12.09.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1800 Esas 2022/5752 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, çeklerin sahte olduğunu ve imzaların kendisine ait olmadığını ileri sürerek icra takibine karşı dava açmıştır. İlk derece mahkemesi, davacının talebini kabul ederek davalının kötü niyetinin ispatlanamadığını ve yargılama giderlerinin davacıya yüklenemeyeceğini belirtmiştir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın usule uygun olmadığını belirterek davanın kabulüne ve davacının yargılama giderlerinin davalıya yüklenmesine karar vermiştir. Mahkeme kararında Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 304. ve 305. maddelerine de yer verilmiştir.
11. Hukuk Dairesi         2021/1800 E.  ,  2022/5752 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 44. HUKUK DAİRESİ


    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi'nce verilen 28.01.2021 tarih ve 2020/2520 E. - 2020/430 K. sayılı tavzih kararının Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkili hakkında Bakırköy 4. İcra Müdürlüğü'nün 2019/2751 sayılı ve Bakırköy 8. İcra Müdürlüğü'nün 2012/22991 sayılı dosyalarıyla davalı tarafından icra takibi başlatıldığını, takibe konu çeklerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, bu çeklerdeki imzaların müvekkilinin imam nikahlı eşi olan ...tarafından taklit edilerek atıldığını, Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/1 E. - 2014/107 K. sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ile de çeklerdeki imzaların müvekkilinin eli ürünü olmadığının tespit edildiğini ve müvekkili hakkında beraat kararı verildiğini, Orhan Yüksel'in ise mahkûmiyetine karar verildiğini ileri sürerek icra takibine konu çekler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, 07/09/2020 tarihli ilk duruşmadaki beyanında, davacının davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, uyuşmazlık konusu çekteki imzanın davacıya ait olmadığının ceza dosyaları neticesinde sabit olduğunu, icra takibi başlatılırken bu durumu bilebilecek vaziyette olmadıklarını, davayı kabul ettiklerini, ilk celsede kabul beyanlarının olması ve davanın açılmasında herhangi bir kusurlarının bulunmaması nedeniyle yargılama giderlerinin taraflarına yükletilmemesini talep etmiştir.
    İlk derece mahkemesince, davalı vekilinin 07/09/2020 tarihli duruşmada kabul beyanında bulunduğu, HMK'nın 311.maddesi gereğince kabulün davaya son veren taraf işlemi olduğu, davalı tarafından yapılan kabulün HMK'nın 309. maddesine uygun olduğu, davalının icra takibi yapmasında kötüniyetinin ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacının Bakırköy 4. İcra Müdürlüğü'nün 2019/2751 ve Bakırköy 8. İcra Dairesi'nin 2012/22991 takip sayılı dosyalarında davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine, davacı lehine vekalet ücreti verilmesine karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, icra takibine konu çeklerdeki imzaların davacıya ait olmadığının ileri sürülerek genel mahkemede menfi tespit davası açılmasında davacının hukuki yararının bulunduğunun açık olmasına, davacı vekilince dosyaya sunulan 07/09/2020 tarihli ıslah dilekçesinin ıslah harcı da yatırılmaması nedeniyle usule uygun bir ıslah dilekçesi olmaması nedeniyle dikkate alınmadan karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bu anlamda dilekçenin davalıya tebliğ edilmemesinde de bir hak kaybının söz konusu olmamasına göre, davalı vekilinin bu yönlerdeki istinaf talebinin reddine; 6100 sayılı HMK'nın 312/2. maddesinde "Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez." hükmü yer aldığı, davalı tarafça, yargılamanın ilk duruşmasında davanın kabul edilmiş olmasına, icra takibine konu çeklerdeki imzaların davacıya ait olduğu tespit edilmeden çok önce icra takibi başlatılması sebebiyle davanın açılmasına kendi hal ve davranışıyla sebebiyet vermediğinin sabit olmasına göre mahkemece, davalı aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu gerekçesiyle Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 07/09/2020 tarih ve 2020/131 E., 2020/525 K. sayılı kararının kaldırılmasına, davalının kabul beyanı sebebiyle davanın kabulüne, davacının Bakırköy 4. İcra Müdürlüğü'nün 2019/2751 Esas ve Bakırköy 8. İcra Müdürlüğü'nün 2012/22991 Esas sayılı dosyaları sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine, karar tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata göre 5.320,55 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin tavzih talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davalı tarafın yargılama giderlerine yönelik istinaf talebinin kabul edildiği ve buna göre davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına karar verilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararın yazımı sırasında sehven ilk derece mahkemesi kararının hüküm fıkrasındaki davalı tarafa vekalet ücreti tahmiline yönelik kısmın olduğu gibi kaldığı gerekçesiyle, “Dairenin 2020/2520 Esas ve 2020/430 Karar sayılı, 17/12/2020 günlü kararının; ''2/5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.'nin 3/1 ve 6. maddelerine göre, 5.320,55 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,'' şeklindeki hüküm fıkrasının tavzih suretiyle ''2/5- Davanın kabul edilmiş olması sebebiyle davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,'' şeklinde düzeltilmesine,” karar verilmiştir.
    28/01/2021 tarihli tavzih kararı davacı vekili tarafından temyiz edimiştir.
    1- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Tashihi” başlığını taşıyan 304. maddesinde, hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların, mahkemece kendiliğinden veya taraflardan birinin istemi üzerine düzeltilebileceği “Hükmün Tavzihi” başlıklı 305. maddesinde, hüküm yeterince açık değilse veya yerine getirilmesinde duraksama uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, yerine getirilmesi tamamlanıncaya kadar taraflardan her birinin hükmün açıklanmasını veya duraksama ya da aykırılığın giderilmesini isteyebileceği, hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların, tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği belirtilmiştir. Buna göre tavzih yoluyla hüküm fıkrası değiştirilemeyeceğinden, eldeki davada Bölge Adliye Mahkemesince verilen 28/01/2021 tarihli tavzih kararının bozulması gerekmiştir.
    2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi tavzih kararının BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 12/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara