Esas No: 2020/8470
Karar No: 2022/5815
Karar Tarihi: 13.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8470 Esas 2022/5815 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/8470 E. , 2022/5815 K.Özet:
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde görülen bir dava sonrasında, davacının murisi olan Lütfü Turan'ın 2005 yılından beri akıl sağlığını kaybettiği ve dolayısıyla bir sorumluluğu ve borcunun olmadığı gerekçesiyle, müteselsil kefalet senedinin iptaline ve % 40 oranında tazminata karar verilmiştir. Davacı tarafı memnun etmeyen bu kararın temyiz edilmesi sonrasında, Yargıtay Hukuk Dairesi, Adli Tıp Kurumu raporuna dayanarak, davacının murisinin 2009 yılında kefalet senedini imzaladığı sırada fiili ehliyetinin bulunmadığını belirterek, dava ve icra takiplerine konu olan kefalet senedi nedeniyle davacının borçlu olmadığına karar vermiştir. Ancak mahkeme, davaya istirdat davası olarak devam edilmesi gerektiği konusunda eksik inceleme yaparak karar vermiştir. Bu nedenle karar, davacı lehine bozulmuştur.
İİK'nın 72/6. maddesi, menfi tespit davası devam ederken borcun ödenmesi halinde davanın istirdat davası olarak devam edeceğini belirtmektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 06.10.2020 tarih ve 2019/550 E. - 2020/528 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından duruşmalı, davalı vekili tarafından duruşmasız olarak istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 13.09.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ..... ile davalı vekili Av. .... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının murisi olan ...’ın 19.02.2011 tarihinde vefat ettiğini, diğer mirasçıların mirası reddetmesi nedeniyle tek mirasçı olarak davacının kaldığını, davacının murisinin 2005 yılından beri akıl sağlığını kaybedip şuurunu yitirdiğini, akla uygun davranma yeteneğinden yoksun bir şekilde ölünceye değin hayatının devam ettirdiğini, murisi yakın arkadaşlarıyla .... …Ltd. Şti.’yi kurarak ticari faaliyette bulunduğunu, ancak bahse konu hastalığından sonra iş ve işlemlerin diğer ortaklar tarafından yürütüldüğünü, muris hakkında davalı tarafından 3 ayrı dosyada müteselsil kefalet senedine dayalı takipler başlatıldığını, müteselsil kefalet senedinin düzenlenme tarihinin 27.08.2009 olduğunu, bu tarih itibariyle murisin fiil ehliyetinin bulunmadığını, ilk olarak bu hususun incelenmesi gerektiğini iddia ederek davacının takipler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve müteselsil kefalet senedinin iptaline ve % 40 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, müteselsil kefalet senedinin geçerli olduğunu, adı geçen murisin 2008-2009 ve 2010 yıllarında birçok resmi muamele yaptığını, icra takiplerinin kesinleştiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, toplanan deliller ve aldırılan Adli Tıp Kurumu raporuna göre, bozma ilamında belirtildiği şekilde dosyanın Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'na gönderilmesine karar verildiği ancak 6754 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile genel kurulun kaldırılmış ve üst ihtisas kurullarının oluşturulmuş olması nedeniyle hükme esas alınan rapor Adli Tıp Birinci Üst Kurulu tarafından düzenlenerek gönderildiği, raporun denetime açık, objektif, bilimsel, yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olması nedeniyle rapora itibar edildiği, davacının murisi olan ...'ın dava ve icra takiplerine konu ve dayanak olan 27.08.2009 tarihli 2.000.000 TL miktarlı müteselsil kefalet senedinin düzenlendiği tarih olan 27.08.2009 tarihi itibariyle, Adli Tıp Kurumu'nun raporunda da belirtildiği üzere, Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 26.07.2006 - 19.02.2011 tarihleri arasında "Demans" tanısı ile takip ve tedavisinin yapıldığı, aynı hastanenin dahiliye kliniğinde 16.02.2011 - 19.02.2011 tarihleri arasında yapılan nöroloji konsultasyonunda "İleri Evre Alzheimer Hastalığı" tanısının konulduğu, akit yani dava konusu kefalet senedinin düzenlendiği tarihten yaklaşık üç yıl önce Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ilk kez tespit edilen bu akli arızanın klinik, ilerleyici ve fizyopatolojik özellikleri dikkate alındığında akit tarihinde de mevcut olduğunun tıbbi bilgiye uygun olduğu, kendisinin hukuki ehliyetini müessir ve kişide şuur ve hareket serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak mahiyet ve derecedeki bu akli malûliyeti nedeniyle menfaatlerine müdrik olmayıp onları koruyamayacağı, telkinlere mukavemet edip şuurlu istek ve arzuları istikâmetinde bizzat ve tek başına eylem ve işlemlere girişmesinin tıbben mümkün görülmediği, sonuç olarak, davacının murisi olan ve dava konusu kefalet senedinde de isim ve imzası bulunan ...'ın, müteselsil kefalet senedinin tanzim tarihi olan 27/08/2009 tarihinde fiil ehliyetine haiz olmadığı anlaşıldığından, dava ve icra takiplerine konu ve dayanak olan söz konusu müteselsil kefalet senedinden dolayı muris ...' ın ve dolayısıyla davacının bir sorumluluğu ve borcunun olmadığı, davacı taraf yönünden bağlayıcı olmayıp hukuken geçersiz olduğundan iptali gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının kötüniyet tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
3-Davacı vekilinin, murisi Lütfü Turan'ın kefalet senedini imzaladığı sırada fiili ehliyeti olmadığından davalı tarafından başlatılan takiplerden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile istirdat istemine ilişkin temyiz itirazının incelenmesinde; İİK'nın 72/6. maddesinde yer alan "borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir" düzenlemesine göre menfi tespit davası devam ettiği sırada borcun ödenmesi halinde davaya istirdat davası olarak devam edileceği, ancak kanun hükmünde borcun ödenmesinden kastedilenin, borcun menfi tespit davasının davalısı olan alacaklıya, davacı borçlu tarafından yapılacak ödemenin olduğu nazara alınarak davacı, murise ait taşınmazların icra dosyasından satışının gerçekleştiğini iddia ettiği, ancak mahkemece bu konuda icra dosyasından tahsilat olup olmadığına ilişkin bilgi alınmadığı görülmüştür.
Bu durumda dava açılış tarihinden sonra davacının kefaletten kaynaklı başlatılan icra takiplerinde davacı murise ait taşınmazların satışı ile ilgili tahsilatın olup olmadığının belirlenmesi ve olması halinde dava, İİK 72. madde uyarınca istirdat davasına dönüşeceğinden bu yönüyle mahkemece inceleme yapılmaksızın yazılı gerekçe ile eksik inceleme sonucu verilen kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda(1)nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine,(2)nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,(3)nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz ititazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 102.465,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,13/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.