Esas No: 2021/1965
Karar No: 2022/6635
Karar Tarihi: 04.10.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1965 Esas 2022/6635 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1965 E. , 2022/6635 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 09.05.2018 tarih ve 2016/936 E.- 2018/533 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 10.12.2020 tarih ve 2018/1921 E.- 2020/1314 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi katılma yoluyla davacı vekili ile davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, ekonomik zorda kalan müvekkilinin tefecilik yapan davalı ile tanıştığını ve davalının, müvekkili şirket yetkililerine teminat karşılığında kendi çeklerini verebileceğini, ancak bu çekleri vermeden önce müvekkiline ait mal varlığının satış yoluyla üzerine geçirilmesini talep ettiğini, taşınmazların değerinin 3.450.000.-TL'olduğu hususunda anlaşıldığını, davalının bu yerlerin değerinin karşılığı olan bedelden % 20 (750.000.-TL) kazanç keserek 2.700.000.-TL'ye müvekkili şirket ile anlaştığını, davalının ise iki adet 548.000.-TL değerinde araç, 90.000.-TL nakit, aynı zamanda muhtelif tarihli ve bedelli 1.883.250.-TL çek teslim ederek toplam 2.521.250.-TL ödeme yaptığını, davalının ilk önce kendi firmasına ait çekleri vereceğini taahhüt etmesine rağmen üçüncü kişilere ait ödenmeyecek çekleri verdiğini, çeklerin çoğunun karşılıksız çıktığını beyan ederek, haksız ve hukuka aykırı 29.12.2015 tarihli sözleşmenin feshi ile teslimi kararlaştırılan led panellerinin bedeli olan 810.000,00 TL.’nin tahsili amaçlı başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ve % 20 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında sözleşme serbestisi kapsamında karşılıklı mutabakat ile sözleşme akdedildiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan 08.01.2015 ve 29.12.2015 tarihli sözleşmeler müvekkilinin kabulünde olup bu hususta bir ihtilaf bulunmadığını, müvekkilinin ve yetkilisi olduğu şirketin gerek yaptığı işlere finans sağlamak amacıyla ve gerekse yatırım amaçlı birçok gayrimenkulü bulunduğunu ve müvekkilin bu
anlamda ekonomik açıdan uygun gördüğü fırsatları değerlendirerek gayrimenkul alımları yaptığını, nitekim benzer bir durumda müvekkilinin davacıya ait gayrimenkulleri satın almasının söz konusu olduğunu, davacı ile 08.01.2015 tarihli sözleşme akdedilerek davacıya ait bir takım gayrimenkullerin müvekkile satılıp devredilmesi aşamasında ödemelerin ne şekilde yapılacağının düzenlendiğini, taraflar arasında şartlarda mutabık kalınsa da davacının kararlaştırılan gayrimenkullerin tamamının satışı gerçekleşmeyince anılan bu sözleşmenin ifa edilemediğini, devamında ise davacının satışını gerçekleştiremediği gayrimenkul dışarıda kalmak kaydıyla 4 adet gayrimenkul için satış ve devir işlemi gerçekleştirildiğini ve buna ilişkin 29.12.2015 tarihli protokol düzenlendiğini, 29.12.2015 tarihli protokollerde ödemelerin ne şartlarda yapılacağı ve yapılmaması halinde uygulanacak yaptırımların belirtildiğini beyanla, haksız ve kötü niyetli sözleşmeye ve hukuka aykırı talepler içeren davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; müzayakanın sözleşmenin kurulma anında mevcut olması gerektiği gibi, davalının da davacının müzayaka halinden bilerek yararlandığı hususunun da kanıtlanması gerektiği, davacıya ait 2015 yılı ticari defter ve dayanakları incelenerek düzenlenen bilirkişi raporu ile protokol tarihi itibariyle davacının ciddi bir mali sıkıntı içinde olmadığı, bir an için davacı şirketin müzayaka halinde olduğu kabul edilecek olsa bile, davalının davacı şirketin bu durumunu bildiği ve ondan faydalanarak protokolün imzalandığını kanıtlanması gerektiği, bu hususun da kanıtlanamadığı, dolayısıyla davacının 29/12/2015 tarihli protokolün feshi ve bu protokole aykırılık nedeniyle başlatılan takibe yapılan itirazın yerinde olduğu gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı ile davalı arasında akdedilen 29/12/2015 tarihli Protokolün 5. maddesine göre; davacının davalıya bakiye 53.250.-TL borcu kalmış olup, bu borcunu davalıya senet vermek suretiyle ödeyeceği, bu senedin bakiye borca karşılık verildiği açıkça yazılı olduğundan davacı vekilinin senedin teminat senedi olduğu iddiası yerinde görülmediği, Protokolün 6. maddesine göre de; davacının bakiye 53.250.-TL'yi davalıya ödemesi halinde, davalı, 810.000.-TL bedelli malları davacıya teslim edeceği ve ödememesi halinde ise; davalı 810.000.-TL bedelli malları teslim etme borcundan kurtulacağı, 810.000.-TL 'lik led panelin teslimi borcu, protokolün 6. maddesine göre 53.250.-TL'lik senedin davalıya ödenmesine bağlanmışken 53.250.-TL'lik senedin ödenmediği, takibe konulduğu ve 30/06/2016 tarihinde yapılan ödeme sonucunda dosyanın infaz edildiği, alacak muaccel olmadan icra takibi yapılması sebebiyle itirazın iptali isteminin reddine karar verilmek gerekirken, yazılı gerekçe ile ahlaka aykırı hüküm geçerli sayılarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün HMK 353(1)b-2 gereği hükmün kaldırılmasına yeniden hüküm verilerek davanın açıklanan sebeplerle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, katılma yoluyla davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 04/10/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.