Esas No: 2020/7117
Karar No: 2022/6705
Karar Tarihi: 06.10.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7117 Esas 2022/6705 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/7117 E. , 2022/6705 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Tüketici Mahkemesince verilen 24.09.2018 tarih ve 2016/2772 E. - 2018/1356 K. sayılı kararın davacı vekili, davalı ve fer'i müdahil vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi'nce verilen 14.07.2020 tarih ve 2018/2490 E. - 2020/711 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 04.10.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı Ing Bank vekili Av. ......ve fer'i müdahil Av. ...... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin, 27.10.1999-14.12.1999 tarihleri arasında davalı bankanın devraldığı dava dışı Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş.'ne toplamda 27.225,00 TL para yatırdığını, İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2005/102 E.-2005/100 K. sayılı kararı ile yatırılan paranın aynı gün dava dışı bankanın görevlileri tarafından havuz hesabına, ardından da başkaca şahısların şirket grubuna aktarılmasının, kanuna karşı hile yolu seçilerek havale işlemi görünümü altında dolandırıcılık suçunu oluşturduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin uğradığı zararın tazmini için açmış olduğu davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 13.07.2011 tarih ve 2010/80 Esas ve 2011/274 Karar sayılı ilamına istinaden Eskişehir 5. İcra Müdürlüğü'nün 2013/4586 sayılı dosyasında yatırmış olduğu paraya işletilen temerrüt faizi alacağının 125.269,13 TL olduğunun belirlendiğini, ancak müvekkilinin 1999 yılında yatırmış olduğu para ile Eskişehir ilinin en iyi semtinde bir adet apartman dairesi satın alabilecekken, kendisine ödenen 152.494,83 TL ile artık böyle bir taşınmaz satın alabilmesinin mümkün olmadığını, ülkedeki enflasyon sebebiyle müvekkilinin uğradığı zararı tazmin edebilmek için iş bu davayı açtığını, müvekkilinin parasının yatırdığı banka tarafından dolandırma suretiyle gasp edilmesinin zaten TBK'nın 50. maddesi gereği zarara uğradığını ispata yeterli olduğunu, müvekkilinin uğradığı zararın fiili bir olgu olan ülkedeki enflasyonist ortam sebebiyle ödenen geçmiş günler faizi ile telafi edilememesi sebebiyle TBK'nın 122. maddesine göre munzam zarar istemiyle bu davanın açıldığını, müvekkilinin 1999 tarihinde yatırmış olduğu 27.225,00 TL'nin T.C. Merkez Bankası'nın resmi internet sitesinin enflasyon hesaplayıcısından elde edilen veriye göre karşılığının 2013 yılında 215.398,00 TL olduğunu iddia ederek müvekkilinin açmış olduğu kısmi davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL'nin 16.12.2013 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının mevduat hesabının bulunduğu TMSF bünyesinde bulunan Yurt Ticaret ve Kredi Bankası AŞ hisselerinin diğer bankalarla birlikte Sümerbank AŞ bünyesinde birleştirildiğini, daha sonra Sümerbank AŞ hisselerinin 09.08.2001 tarihinde TMSF ile OYAK arasında imzalanan hisse devri sözleşmesi ile OYAK'a devredildiğini, 2007 tarihinde ise OYAK, OYAK Bank AŞ'deki hisselerini TMSF kaynaklı her türlü sorunun sorumlusu ve muhatabı kendisi olmak üzere müvekkili bankaya taahhütte bulunarak yurt dışında yerleşik müvekkili bankaya sattığını, bu satıştan sonra OYAK Bank AŞ'nin unvan değiştirerek ING Bank AŞ unvanını devraldığını, HMK'nın 61. maddesi gereği davanın OYAK Kurumuna ihbarı gerektiğini, devralınan OYAK Bank AŞ hisseleri sebebiyle hukuki ve tüm sorumluluğun ait olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na da işbu davanın ihbarı gerektiğini, ayrıca hisse devri sözleşmesinden önceki işlemlerden doğan borçlarda TMSF'nin sorumluluğu söz konusu olduğundan adı geçen kuruma davanın yöneltilerek müvekkili aleyhindeki davanın husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, hisse devir sözleşmesinin 6.13. maddesi ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 107. maddesinin 6. fıkrası ve eski 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 14. maddesinin 6. fıkrasının c bendi uyarınca alacaklı (davacı) rızası aranmayacağından HMK'nın 124/2. maddesi kapsamında mahkemenin re'sen taraf değişikliğine hükmetmesi gerektiğini, bu davada yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, davanın süresi içinde açılmadığını savunarak reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, somut olayda davacının davalı tarafça devralınan Yurt Ticaret ... Bankası'nda bulunan mevduatının banka sorumluları tarafından suç teşkil edecek nitelikte alındığı sorumlular hakkında İstanbul 8. ACM'nin 2005/102 esasında görülen davada mahkumiyet hükmü kurulup kesinleştiği, davacı tarafça Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/80 E. 2011/234 K. sayılı, 11.03.2014 tarihinde Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen dosyasında davacının yatırmış olduğu para miktarının davalıdan tahsiline karar verildiği, kararın takibe konu edilip asıl alacak ve faiz miktarı toplamı 27.225,00 TL’nin davacıya ödendiği, davacının alacağını geç almasından kaynaklı işlemiş faiz dışında aşkın/munzam zararının hesabına yönelik talimat mahkemesi aracılığıyla alınan 19.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafça yapılan ana para ödemelerinin parça parça yatırılmasına göre yapılan hesaptaki ortalamanın alınarak yapılan belirlemeye göre 108.654,72 TL munzam zararının bulunduğu anlaşılmakla hesaplamaya itibar edildiği, itibar edilen 108.654,72 TL bedelin % 30'u oranında hakkaniyet indirimi yapılarak 76.058,30 TL tutarında zararının oluştuğunun belirlendiği, davacı zararının Off Shore Bankasından tahsil etme olanağının kalmadığının anlaşıldığı andan itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağından kesinleşen ticaret mahkemesi kararının kesinleşme ve tahsilat tarihinden dava tarihine göre zamanaşımı süresi içinde eldeki davanın açıldığı, taleple bağlı kalınarak dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte istemin kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 5.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı, davalı ve fer’i müdahil TMSF vekilince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davacının, asıl alacağın geç ödenmesi, başka bir deyişle munzam zararının doğup doğmadığını, asıl alacağa ilişkin verilen mahkeme ilamının karar düzeltme kanun yolundan geçerek kesinleştiği 11.03.2014 tarihi itibarıyla öğrenmiş olduğu, davacının bu tarihten itibaren BK'nın 105. maddesi gereği 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde munzam zarar alacağının tahsili istemiyle 20.09.2016 tarihinde açmış olduğu eldeki davada zamanaşımı süresinin dolmadığı, davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı, davacı-alacaklının bu davada, davalı devralan bankaya 27.10.1999-14.1999 tarihleri arasında yatırdığı toplam 27.225,00 TL'nin iadesi istemiyle açtığı davanın mahkemece kabul edilmesi üzerine, davalı banka tarafından icra dairesine 11.12.2013 tarihinde temerrüt faiziyle birlikte 168.055,56 TL olarak ödendiğini, davalı devralan bankaya paranın yatırıldığı 1999 tarihinde Eskişehir'in en iyi semtinden taşınmaz satın alabilecek iken ülkedeki enflasyon oranını yüksekliği sebebiyle böyle bir taşınmaz satın almasının mümkün olmadığını ileri sürerek doğan zararını tazminini talep ettiği, davacının, devralan bankaya yatırdığı paranın geç ödenmesinden doğan somut ve şahsi bir zararın varlığına dayanmadığı, salt paranın yatırıldığı tarihte elde edilmesi muhtemel olduğu ileri sürülen mal varlığının yaşanan yüksek enflasyon sebebiyle artık edinilememesine, yani genel olguya dayalı olarak davasını açtığı, davacının geç ödenen para sebebiyle somut bir zararının doğduğunu kanıtlayamadığı, esasen paranın davalı bankaca geç ödenmesinde davalı bankaya atfedilecek bir kusur da bulunmadığı, munzam zarara esas asıl alacağın belirlenmesinde, gerek ceza gerekse hukuk yargılamalarının uzun sürmesinde davalı bankanın kusurlu olmadığı, İlk Derece Mahkemesi’nce davacının davasını ispatlayamadığı ve somut olayda munzam zarar talep edilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı banka ile fer’i müdahil TMSF vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 6502 sayılı Yasa'nın 73/2. maddesi gereğince tüketici mahkemelerinde tüketici tarafında açılan davalar harçtan muaf olduğundan davacıdan harç alınmasına yer olmadığına, 06/10/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.