Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1054 Esas 2022/6850 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1054
Karar No: 2022/6850
Karar Tarihi: 11.10.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1054 Esas 2022/6850 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/1054 E.  ,  2022/6850 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ


    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.05.2018 tarih ve 2014/1266 E. - 2018/512 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 08.12.2020 tarih ve 2018/2279 E. - 2020/1300 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 11.10.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av. ... ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu Akiş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.'nin YK üyesi olan davalıların, bağlılık ve özen yükümüne riayet etmediklerini ve dürüstlük kuralına aykırı davrandıklarını, Akiş şirketinin Akkök Holding'in bağlı ortağı olduğunu, davalıların Akkök Holding'in de yönetim kurulu üyesi olduklarını, davalıların sorumluluğunu doğuran eylemleri kapsamında Akfil ve adi ortaklık hisseleri ile Kuzey Kapadık arsasının Garanti Koza'ya satış işlemlerinden dolayı bağlı iştirak Akiş Gayrimenkul bünyesinde büyük zararın oluştuğunun tahmin edildiğini, genel kurul toplantılarında yöneltilen sorulara cevap verilmediğini, Akiş şirketince değerleme raporlarında yer alan tutarların üzerinde gayrimenkul alımı yapıldığını, ayrıca şirketin kentsel dönüşüm projelerinde maliyetler rayiç değerinin üzerinde gerçekleştirilmek suretiyle ayrıca Ak-Al Gayrimenkul Geliştirme ile yapılan birleşmenin de Akiş'i zarara uğrattığını, 28.03.2014 tarihli olağan genel kurulda bilgi alma ve inceleme hakkının Yönetim kurulu tarafından ihlal
    edildiğini, toplantı öncesinde solo ve konsolide bilançoların müvekkiline inceleme için sunulmadığını, Akiş tarafından davalılara ücret ödendiği gibi bağlı iştiraklerden de ek menfaat sağlandığını, şirketin sermayesinin artırılması kararına rağmen 17.05.2013 tarihli genel kurulda ortaklara kâr payı dağıtılmasına karar verildiğini belirterek, şirketin uğradığı zararın, belirsiz alacak davası olarak 200.000.- TL'sinin faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar vekili, TK'nın 553. maddesi uyarınca YK üyelerinin sorumluluğundan bahsedilebilmesi için kusur ve zarar şartlarının bir arada gerçekleşmesi gerektiğini, 28.03.2014 tarihli genel kurulu yapılmadan önce tüm rapor ve tabloların pay sahiplerinin incelemesine açıldığını, YK faaliyet raporunun 06.03.2014 tarihinde internet sitesinde ve KAP'ta yayınlandığını, genel kurulda davacının yaklaşık 60 sorusuna TTK'nın 437. maddesine uygun cevap verildiğini, gündem ile ilgisi olmayan ve hemen cevap verilemeyecek kadar kapsamlı soruların ise 10.04.2014 tarihli ihtarname ile cevaplandığını, davacının bilgi alma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/120 Esas sayılı dosyasında açılan davanın 10.12.2014 tarihinde kesin olarak reddedildiğini, birlikte karar alan YK üyelerinden sadece altısına karşı sorumluluk davası açılmasının davacı iddialarının ciddi olmadığını gösterdiğini, genel kurulda finansal tabloların büyük bir çoğunlukla müzakere edilip tasdik edildiğini,davacının bir kısım üyeleri ibra edip kalan üyeler yönünden dava açmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bir kısım Akfil hisseleri, adi ortaklık hisseleri ve Esenyurttaki Kuzey Kapadık arsasının bir bütün olarak satış işlemlerinden dolayı Akiş'in bir zarara uğramadığı, her üç satışın bir bütün olduğunu, ancak davacının sadece zarar edilen konuyu gündeme getirerek işlemler sonucu elde edilen karı dikkate almadığını, bu satış işlemiyle davacının ailesi veya diğer kişilerin Akfil'de pay sahibi olması arasında hiçbir ilişki bulunmadığını, gayrimenkul alımlarında müvekkillerinin tedbirli bir yönetici gibi hareket ettiğinden zarar iddiasının gerçek dışı ve kötüniyetli olduğunu, geliştirilecek proje ile birlikte taşınmazların değer kazanacağını, taşınmaz alımlarında Akkök Holding'e bir borçlanmanın söz konusu olmadığını, Ak-Al Gayrimenkul ile yapılan birleşmeden dolayı YK üyelerinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, kararın genel kurulda alındığını, ek menfaat sağlandığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, ücretin genel kurul kararıyla verildiğini, 28.03.2014 tarihli genel kurul kararlarının iptali için davacı tarafından İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/545 Esas sayılı dosyasında açılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, Akiş'in genel kurulunda hem kar dağıtılması, hem de sermaye arttırımı yapılmasının söz konusu olmadığını, 17.05.2013 tarihli genel kurulda kar dağıtılmasına, 04.03.2014 tarihli YK kararıyla ise sermaye artırımına karar verildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince, davacının 04.01.2017 tarihinde Akiş Gayrimenkul'deki hisselerinin tamamını devrettiği ve ayrılma hakkının kullanılmasına konu payların son durumunu gösteren 28.12.2016 tarihli genel kurul hazirun cetveli içeriğinden davacının şirkette pay sahibi olmadığının anlaşıldığı, sorumluluk davasını açan pay sahibinin, pay sahipliğinin davanın neticelenmesine kadar korunmasının zorunlu olduğu, sorumluluk davasını pay sahibi olarak açan davacının aktif husumetinin bulunmasının zorunlu olduğu, aktif husumetin ise HMK'nın 114. maddesine göre dava şartı olduğu, dava şartlarının yargılamanın her aşamasında bulunması yasa gereği olup, paylarını devreden ve şirket ortaklığından ayrılan davacının, yönetim kurulu üyelerinin zararlandırıcı işlem yapmak suretiyle şirketi zarara uğrattıkları iddiasının dinlenemeyeceği, davacının paylarını devretmek suretiyle aktif husumet ehliyetini yitirdiği gerekçesiyle, davanın dava şartı aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekili, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davacının dava tarihi itibariyle Akiş şirketinde pay sahibi olarak dava açtığı, yargılama sırasında davacının 04.01.2017 tarihinde Akiş'teki hisselerinin tamamını devrettiği, ancak yargılama sırasında davacı vekilince davacının Akiş şirketinden yeniden pay almak suretiyle ortaklık sıfatını tekrar kazandığı ileri sürülerek pay sahipliğine ilişkin banka kaydının sunulduğu ve gelen banka yazısında davacının 22.03.2017 tarihinde 3490 adet hisse almış olduğunun belirtildiği, oysa ki sorumluluk davası açan ortağın ortaklık sıfatının dava süresince kesintisiz olarak devam etmesi gerektiği, Uygulamada husumet olarak tanımlanan bu yetkinin, tüm dava sürecinde davacı üzerinde bulunması zorunlu olup,dava açan kişinin ortaklık sıfatı sona erecek olursa, artık davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki menfaatinin kalmayacağı, davanın başında ortaklık sıfatı bulunan ancak yargılama sırasında bu sıfatı kaybeden davacının, tekrar pay sahibi olması halinde de aktif husumet ehliyetinin bulunduğundan söz edilemeyeceği, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/5195 Esas 2019/6440 Karar sayılı, 2014/15157 Esas 2015/608 Karar sayılı, 2011/190 Esas 2012/21402 Karar sayılı ve 2013/6277 Esas 2013/9520 Karar sayılı ilamında da ortaklık hak ve sıfatına bağlı olarak açılan bu tür davalarda davacının davanın başından sonuna kadar bu sıfatının mevcut olması gerektiği hususunun vurgulandığı, İlk Derece Mahkemesince davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekili, kararı temyiz etmiştir.
    Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 11/10/202 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara