Esas No: 2021/1855
Karar No: 2022/7494
Karar Tarihi: 27.10.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1855 Esas 2022/7494 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1855 E. , 2022/7494 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 43.HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 30.05.2018 tarih ve 2011/435 E- 2018/727 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi'nce verilen 05.11.2020 tarih ve 2020/79 E- 2020/271 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 25.10.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... ..... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında, davalı tarafından üretimi ve ticareti yapılan Borpower serisi ürünlerin Büyük Britanya’da (İngiltere, İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti Bölgeleri’nde) genel satış, pazarlama ve dağıtımına ilişkin 22.02.2008 tarihli münhasır distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin internette ve TV yayınlarında dava konusu Borpower ürününün verimliliğine ve şirketin yıllık cirosuna ilişkin çok iddialı ve net sunumlar ile tanıtımlar yaptığını, bu şekilde kamuoyunda bir güven oluşturduğunu, distribütör arayışında olduğunu duyurması üzerine müvekkili şirketin davalı ile iletişime geçerek oluşan güven çerçevesinde distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, sözleşme imzalanmadan önce davalı tarafından davacıya sunulan Tuv Nord raporuna göre ürünün, % 8,69 yakıt tasarrufu, % 10 C02 gazı salınımını azalttığı, motor performansını arttırdığı ve % 12 oranında motor yağı ısısında azalma sağladığının belirtildiğini, imzalanan sözleşme ile İngiltere'de pazar oluşturulabilmesi için İngiltere piyasasında ve kamuoyunda ciddi bir tanıtım kampanyası yürütüldüğünü, sunumlar düzenlendiğini, bu süreçte davalı tarafından verilen ürün sigorta belgesinin doğru olmadığının öğrenilmesi üzerine, davalının taahhütlerinin sorgulanmaya başlandığını, davalı tarafından yaptırılan raporların bir kısmının tahrif edildiğini, söz konusu ürünlerin tanıtıldığı gibi % 8,69 oranında yakıt tasarrufu sağlamadığını, en fazla % 2 oranında yakıt tasarrufu sağladığını, müvekkiline sözleşme aşamasında sunulan raporların gerçeği yansıtmadığını, ürüne ilişkin gerçekleri bilmesi durumunda müvekkilinin söz konusu distribütörlük sözleşmesini yapmayacağını, müvekkilinin kamuoyu ile birlikte aldatıldığını, sözleşmenin hile ile imzalatıldığını, bu sebeple sözleşmenin feshedildiğini iddia ederek yapılan masraflar, yoksun kalınan kâr ve itibarın kaybı nedeniyle şimdilik her bir kalem için ayrı ayrı 50.000,00 TL tazminatın sözleşme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 03.06.2013 havale tarihli ıslah dilekçesiyle sözleşme uyarınca yapılan masraf alacağını 1.500.000,00 TL daha arttırmak suretiyle 1.520.000,00 TL'ye, yoksun kalınan kâr alacağını da 1.500.000,00 TL daha artırmak suretiyle 1.520.000,00 TL'ye yükseltmiş, böylece maddi tazminat talebi 3.040.000,00 TL, manevi tazminat talebi 40.000,00 TL olmak üzere toplam 3.080.000,00 TL’ye hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili, sözleşmedeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, sözleşmenin kabul edilmediğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, davacı ile davalı arasında 22.02.2008 tarihli münhasır distribütörlük sözleşmesinin imzalandığı, davacının bu sözleşmeyi davalının Almanya Tuvnort laboratuvarlarından alınan raporda Borpower isimli ürünün araç yakıtında % 8,69 oranında yakıt tasarrufu sağladığı, % 10 oranında karbondioksit gazı salınımında azalma sağladığı ve % 12 oranında motor yağı ısısında azalma sağladığı, ayrıca performans artışı sağladığı şeklinde gerçek dışı test sonuçları aracılığıyla kendisinin sözleşme imzalamaya ikna edildiğini, oysa söz konusu ürünün tanıtıldığı gibi % 8,69 oranında yakıt tasarrufu sağlayan bir ürün olmadığı, en fazla % 2 oranında yakıt tasarrufu sağladığı, yine davacı tarafça Tuvnort ile yapılan yazışmalarda % 8,69 oranında yakıt tasarrufu sağladığına dair raporun ve sertifikaların hileli ve sahte olduğunun belirtildiğini, davalının davacıyı sözleşmeyi imzalama aşamasında hataya düşürdüğünü, hileli beyan ve davranışları ile sözleşmeyi imzalattığını iddia ederek sözleşmenin feshi sebebiyle yapılan masrafları, yoksun kalınan kârı ve uğradığı itibar kaybının tazminini talep ettiği, hem davacının hem davalının tacir olduğu, tacirlerin basiretli bir tacir gibi davranması, bir sözleşme imzalarken o sözleşme içeriğini ve sözleşme içeriği konu malı test ettirmesi gerektiği, nitekim ilgili ürünün aldırılan diğer test raporlarında ve mahkemece de yaptırılan bilirkişi incelemelerinde belli bir oranda yakıt tasarrufu sağladığının, bu yakıt tasarrufunun % 2'den başlayıp % 14'e kadar devam edebileceğinin bildirildiği, her ne kadar ağır ceza mahkemesi tarafından davalı şirket yetkilisine özel belgede sahtecilik suçundan ceza verilmiş ise de, davacı tarafın bizzat kendi ifadelerine göre üründe gerek İngiltere gerek Almanya'da yapılan testlerde yakıt tasarrufu sağladığının bildirildiği, davacının sözleşmeyi davalının hilesi ile imzaladığı iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, taraflar arasındaki sözleşmede davalının, üretimini ve pazarlamasını yaptığı ürünler hakkında, belli bir oranda yakıt tasarrufu ve emisyon azalımı sağladığı hususlarında herhangi bir taahhütte bulunmadığı, hile iddiasının dayanağını oluşturan Tuv Nord şirketince yapılan her iki testin de dava dışı NNT Nanotechnology AG şirketi tarafından bu şirkete yaptırılmış olduğu, Tuv Nord sertifikasının da yine bu dava dışı şirket adına düzenlenmiş olduğunun davacının bilgisi dahilinde olduğu, salt davalı şirket yetkilisi hakkındaki henüz kesinleşmeyen belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet kararının hile olgusunu ispata yeterli olmadığı, davacının fesih gerekçesinde ileri sürdüğü nedenler ve tüm dosya kapsamı gözetildiğinde hile olgusunun şartlarının somut olayda gerçekleşmediği, somut olayda ispat yükü üzerinde olan davacının iddiasını ispatla yükümlü olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 27/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.