Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2019/3483 Esas 2022/5096 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3483
Karar No: 2022/5096
Karar Tarihi: 16.03.2022

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2019/3483 Esas 2022/5096 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2019/3483 E.  ,  2022/5096 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki İlk Derece Mahkemesinde görülen basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat davasında verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin hüküm hakkında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; tarafların istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın, süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili; davalının 20/09/2016 tarihli "...'de Saklanan Kırmızı Zarf" başlıklı yazısında yer alan “... TV’nin başındaki ...’ün her ...’a ... TV’de Ramazan programı yaptırıp bu programın karşılığı olarak kaç yüz bin doları, üstelik çantayla ... Belediyesi’nden aldığını, bilmeyen duymayan söylemeyen dedikodusunu yapmayan ...’li yok.” ifadesinin doğru olmadığını, davalının 25/03/2017 tarihli “... TV'ye çıkmak kaç para” başlıklı yazısında da aynı asılsız iddialara yer verdiğini, bu iddialarının dayanağı olarak da müvekkili aleyhine yürütülen karalama çalışmalarında baş kaynak olarak gösterilen dava dışı ...'in “Üzgünüm Yazmak Zorundayım!” ismindeki kitabından alıntılar yaparak davacının kişilik haklarını ihlal etmeye devam ettiğini, davalının kitaba atıf yapmakla yetinmeyerek “Ne duyduklarını yazdı ne okuduklarını yazdı sadece gördüklerini yazdı, kitabı okudum, aferin ...’e.... ... TV’de o günlerde olanlar perde arkasıyla tane tane ve tabii ki ...’ün ipliğini pazara çıkartmış.” demek suretiyle kitabın içeriğinin doğru olduğunu savunduğunu, davalının 18/07/2016 tarihli “Ey Millet Yaka Paça Fareler Gibi Yakalanan Vatan Hainlerini Görüp Utanmayın” başlıklı yazısında da “... TV’de ... ve aralarında bir kadın yazar da olan konukları da ekrana çıkıp kahkaha atarak alaya alarak ‘böyle darbe mi olur canım’ deyip bu darbenin ‘tiyatro’ olduğunu gevrek kahkahalarla çokbilmiş kasıla kasıla söylüyorlar. Bu darbe ...’ın bir oyunuymuş bu numarayı biz hah hah yutar mıyız gibi komik argümanlarla uzun uzun izaha çalışıyorlar. Bir yayın organı bu kadar düşük zekâlara nasıl teslim edilir?” diyerek müvekkilinin mesleki itibarını zedeleyip hedef haline getirdiğini, düşük zekâlı diyerek de hakarette bulunduğunu,
    davalının ... TV ve birkaç köşe yazarı ile birlikte organize bir şekilde müvekkilinin FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğuna dair kamuoyu oluşturmaya çalıştığını belirterek müvekkilinin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan bu eylemler nedeniyle 50.000,00 TL manevi tazminatın haksız eylem tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, TMK'nın 25. maddesi kapsamında haksız saldırı tehlikesinin önlenmesine, sürmekte olan saldırıya son verilmesine ve internet ortamındaki tüm saldırı teşkil eden yayınların çıkarılmasına, silinmesine, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitine, kararın yayımlanmasına hükmedilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili; dava konusu yazıların düşünce açıklaması niteliğinde olup bu yazılarda bahsedilen hususların daha önce kamuoyuna haber, yazı ve kitap olarak yansıdığını, müvekkili yazarın da kamuoyunda alenileşmiş konulara ilişkin kendi eleştiri, düşünce ve yorumlarını kaleme aldığını, davacıya karşı hakaret, küçük düşürme ve kişilik haklarını ihlal etme kastı güdülmediğini belirterek davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince; 18/07/2016 tarihli "Ey Millet Yaka Paça Fareler Gibi Yakalanan Vatan Hainlerini Görüp Utanmayın" ve 25/03/2017 tarihli "... TV 'ye Çıkmak Kaç Para" başlıklı yazılarda davacı ile ilgili "nezaketsizlik" olarak nitelendirilebilecek bazı ifadeler kullanılsa da davacının kişilik haklarına saldırı boyutuna ulaşmadığı, 20/09/2016 tarihli "...'de Saklanan Kırmızı Zarf" başlıklı yazısında ise "... TV'nin başındaki ...'ün her zaman Murat Hazinedar'a ... TV'de Ramazan programı yaptırıp bu programın karşılığı olarak kaç yüz bin doları üstelik çantasıyla ... Belediyesi'nden aldığını bilmeyen duymayan söylemeyen dedikodusunu yapmayan ... 'li yok. Ancak hiç kimse, yahu program karşılığı para alınıyorsa niçin banka vasıtasıyla değil el çantası ile alıyor demiyor." ibarelerindeki ithamın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin olanaksız olduğu gerekçesiyle 31/05/2017 tarihli "Ey Millet Yaka Paça Fareler Gibi Yakalanan Vatan Hainlerini Görüp Utanmayın" ve 25/03/2017 tarihli "... TV'ye Çıkmak Kaç Para" isimli yazılarla ilgili talebin reddine, 20/09/2016 tarihli "...'de Saklanan Kırmızı Zarf" başlıklı yazı ile ilgili talebin kabulüne, anılan yazının hukuka aykırı olduğunun tespitine ve internet de dâhil olmak üzere yayınlanmasına son verilmesine, 7.500,00 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tazminata 20/09/2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
    İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince; 25/03/2017 tarihli "... TV'ye Çıkmak Kaç Para" başlıklı yazıda davalının, dava dışı ...'in "Üzgünüm Yazmak Zorundaydım" isimli kitabıyla ilgili olarak "Ne duyduklarını yazdı ne okuduklarını yazdı sadece gördüklerini yazdı, kitabı okudum, aferin ...’e....... TV’de o günlerde olanlar perde arkasıyla tane tane, ve tabii ki ...’ün ipliğini pazara çıkartmış." şeklinde yorumda bulunduğu, yapılan bu yorumun basın ve ifade özgürlüğü, eleştiri ve yorum hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, 18/07/2016 tarihli "Ey Millet Yaka Paça Fareler Gibi Yakalanan Atan Hainlerini Görüp Utanmayın" başlıklı yazıda davacıyla ilgili kısmın, davacının da aralarında bulunduğu bir programda 15 Temmuz 2016 darbe girişimine ilişkin olarak "böyle darbe mi olur canım", "tiyatro" şeklinde ifadelerde bulunup, kahkaha atmalarının eleştirilmesi ve bu nedenle "Bir yayın organı bu kadar düşük zekalara nasıl teslim edilir?" şeklinde bir ifade kullanılması olduğu, bu yazıda kullanılan "düşük zekalara" ifadesinin davacının katıldığı programda 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin olarak yapılan alaycı yorumlara karşılık olarak basın, ifade ve eleştiri hakkı
    kapsamında kabul edilmesi gerektiği, tarafların basın mensubu olmaları nedeniyle yapılan bu tip ağır eleştirilere katlanmaları gerektiği, 20/09/2016 tarihli "...'de Saklanan Kırmızı Zarf" başlıklı yazı bakımından ise bu yazının 2. Sayfasındaki "... TV’nin başındaki ...’ün her ...’a ... TV’de ramazan programı yaptırıp bu programın karşılığı olarak kaç yüz bin doları, üstelik çantayla ... Belediyesi’nden aldığını, bilmeyen duymayan söylemeyen dedikodusunu yapmayan ...’li yok." ifadeleriyle, davacının dava dışı Murat Hazinedar'dan çalıştığı kanalın imkanlarını kullandırmak suretiyle haksız menfaat temin etmekle suçlandığı, bu ithamın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeyeceği, bu yazı bakımından davacının kişilik haklarına saldırı eyleminin ve manevi tazminatın yasal şartlarının oluştuğu, İlk Derece Mahkemesince verilen istinafa konu kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre davacının tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.
    2-Davalının temyiz itirazlarına gelince;
    Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
    Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
    Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24. ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
    Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerek ise görsel basın bu işlevini yerine getirirken özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli haberi
    verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine, basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
    Somut olaya gelince; dava konusu 20/09/2016 tarihli "...'de Saklanan Kırmızı Zarf" başlıklı yazıda kullanılan ifadelerin olgusal temelinin bulunduğu, yazı konusu programın gerçekleştirildiği ve bunun karşılığında ödeme yapıldığı hususları tartışma dışı olup bu hususun eleştiri konusu yapılmasında veya ödemenin şeklinin eleştirilmesinde basın ve ifade özgürlüğünü zedeleyen kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan bir durum söz konusu değildir. Yazıda kullanılan ibarelerin ve ödeme şeklinin abartılarak sunulması, tek başına kişilik haklarının zedelendiği anlamına gelmez. Bu itibarla davanın tümden reddi gerekirken İlk Derece Mahkemesince açıklanan yönler gözetilmeksizin yazılı biçimde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden Bölge Adliye Mahkemesinin davacının istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının davalı taraf yararına bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacının tüm temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda dökümü yazılı 36,30 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 16/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara