Esas No: 2021/26394
Karar No: 2022/7856
Karar Tarihi: 25.05.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/26394 Esas 2022/7856 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/26394 E. , 2022/7856 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bilecik 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasaruffun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 25/05/2022 Çarşamba günü davacı vekili Av. ...... ile davalı ... vekili Av....... geldiler, diğer davalı adına gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan tarafların vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlular ..... ve ..... hakkında takip yaptıklarını takibin semeresiz kaldığını, borçluların faaliyetini Ali üzerinden devam ettirdiklerini, tüm mal varlıklarını ...... adına kaydedildiğini, davalı ...’nin borçlu ......’in oğlu, diğer borçlu .....’ın kardeşi olduğunu, dava konusu taşınmazı henüz 18 yaşında olan davalı ... adına tescil ettirdiklerinden, işlemin nam-ı müstear niteliğinde olduğunu belirterek, bu işlemin iptali ile davacıya, taşınmazı haciz ve satış yetkisi verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, davacının nam-ı müstear yoluyla davalıların muvazaalı olarak hareket ettiklerini ileri sürdüğü, ancak bu hususta tanık beyanları dışında başka bir delil sunmadığı, tanıklardan ...'un taşınmazı devrederken paranın ... tarafından getirildiğini beyan ettiği, davalı ...'ın, 10/08/2018 tarihinde esnaf kredi kooperatifinden 85.000,00 TL kredi çektiği, muvazaanın kabul edilebilmesi için, bu durumun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanması gerektiği, dosya kapsamından davalı ...'ın aldığı araçlar için kredi çekmesi ve taşınmazın bedelini ödeyerek aldığının tanık anlatımıyla sabit olması sebebiyle davacının, dava konusu işlemlerin nam-ı müstear ve muvazaalı olduğu iddiasının ispatlanmadığı, davacının terditli olarak talep ettiği İİK md. 277 vd. maddelerine göre tasarrufun iptaline ilişkin yapılan incelemede ise dava konusu araçlar ve taşınmazın 3. Kişilerden davalı ...'a devredildiği, davalıların danışıklı olarak hareket ederek alacaklılarından mal kaçırma amacının ispatlanamadığı, esnaf kredi kooperatifinden kredi çeken davalı ...'ın taşımacılık işi yaptığı ve dava konusu araçların taşımacılık işinde kullanılan araçlar olduğu, davalılar arasında bir tasarruf olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi, davalı tanığı ...'un taşınmazı devrederken paranın ... tarafından getirildiğini bildirdiği, davalı ...'ın 10/08/2018 tarihinde Esnaf Kredi Kooperatifinden 85.000,00TL kredi kullandığı, aldığı araçları peşin para ile almadığı, senet ödemelerinin devam ettiği, taşınmaz bedelini de ödeyerek satın aldığına ilişkin beyanların dosya kapsamına uygun olduğu, davacı tarafından nam-ı müstear yoluyla davalıların muvazaalı olarak hareket ettikleri iddiasına ilişkin olarak tanık beyanları dışında delil sunulmadığı, dava konusu işlemlerin nam-ı müstear ve muvazaalı olduğu iddiasının davacı tarafından ispatlanamadığı, terditli olarak talep edilen İİK'nun 277. vd. maddelerine göre tasarrufun iptali koşullarının oluşmadığından , ilk derece mahkemesince verilen kararın doğru olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermiş, hüküm yine davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK'nun 277 maddesine dayalı olarak açılan nam-ı müsteair neliğindeki işlemin iptali istemine ilişkindir.
Nam-ı müstear, adını herhangi bir nedenle gizli tutmak isteyen bir kişinin, sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırmasıdır. Tasarrfun iptali veya BK'nun 19.maddesine göre dava yönünden ise alacaklıdan mal kaçırmak isteyen borçlunun kendi adını gizli tutarak hukuki işlemi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırmasıdır. Bu tür işlemlerin İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak iptali istenilerek davacı alacaklınının alacağına kavuşması sağlanabilir. İşlemin nam-ı müstear olarak gerçekleştiğini ispat külfeti davacıya aittir. Davacı alacaklı vekili, borçluların ekonomik durumları bozulmaya başlayınca ticari faaliyetlerini borçlu Hüseyin’in oğlu, diğer borçlu Osman’ın kardeşi Ali üzerinden devam ettirdiklerini, taşınır ve taşınmaz mallarını Ali adına tescil ettirdiklerini ileri sürmüştür.
Somut olayda, davacının alacağının dayanağı 2016 yılından önceye dayanmaktadır. Dava konusu taşınmaz 10/07/2018 tarihinde davalı ... adına tescil edilmiştir, satan kişi dava dışı Erdinç Atakul’dur. Anılan şahıs ifadesinde, “Ali’nin babası ile nakliye işi yaptığını, işleri bozulunca bankaya kredi talebinde bulunduklarını kredi çıkmayınca evleri kendi üzerine yapmaları şartı ile kredi çektiklerini, daha sonra kredileri 2 yıl boyunca ödediklerini, 2 yılın sonunda krediden kalan borç parayı Ali’nin getirdiğini, beraber bankaya giderek krediyi kapattıkların ve evi Ali’nin üzerine geçirdiklerini, söz konusu evde hiç oturmadığını, ev için herhangi bir ücret ödemediğini, tüm kredilerin Hüseyin ve Ali tarafından ödendiğini, Hüseyinin o esnada parası olmadığını, parayı kendisine Ali’nin getirdiğini bu nedenle devri de......nin üzerine yaptığını, tapudaki satış bedelinin gerçek olduğunu, bu bedeli şahıslardan aldığını”belirtmiştir. Tapu kayıtları ve tanık ifadesinden, taşınmazın dede ..... adına kayıtlı iken borçluların banka kredisi çekebilmek için dava dışı ..... adına devredildilerek tescil edildiği, devrin bedelsiz olduğu banka kredisinin borçlular tarafından ödendiği, son kalan kısmın ..... tarafından getirildiği için onun adına yapıldığı anlaşılmakdır.Tanık, ..... adına devrin tapudaki bedel üzerinden yapıldığını belirtmiş ise de bedelsiz ve kredi ödeninceye kadar adına tescil aldığı taşınmazın, kredilerinin ödenmesinden sonra bedel ile devredildiği iddası yaşam deneyimleri ile bağdaşmadığı için itibar edilmemiştir. Taşınmaz 19/07/2018 tarihinde tapuda devir edildiği halde, bu devrin kredi borcunun kapanması üzerine yapıldığı belirtildiğine göre 10/08/2018 tarihinde çekilen kredinin taşınmaz alımında ödenen para olduğunun kabulü de mümkün değildir.
Öte yandan, davalı ... 19/04/1999 tarihinde doğmuş olup, taşınmaz satım tarihinde 19 yaşında, diğer taşınır araçların alım tarihlerinde ise 18-19 yaşlarında olduğu görülmektedir. Davalı ...'nin 18 yaşından önce resmi olarak ticari faaliyette bulunması mümkün olmadığından bu kadar kısa sürede, 2018 tarihi itibari ile 167.120,00 TL'lik ev ve 120.000,00 TL'lik araca sahip olmasıda Esnaf Kefalete aylık 5.700,00 TL kredi ödediğinin kabulü de hayatın olağan akışına uygun bulunmamaktadır. Araç alımlarında kullanılan senetlerin kefillerinin davalı borçlular olması da davacı iddialarını güçlendirmektedir.
Bu halde mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, HMK’nın373/1.maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 3.815,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 25/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.