Esas No: 2021/20803
Karar No: 2022/9222
Karar Tarihi: 22.06.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/20803 Esas 2022/9222 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/20803 E. , 2022/9222 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 22/06/2022 Çarşamba günü davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan tarafların vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı cemaat vakfı; İstanbul ili, .... ilçesi,....., ... ada, (eski 18 ada), 53 parsel sayılı taşınmazın, maliki .... tarafından 01/08/1963 tarihinde kendilerine vasiyet edildiğini, vasiyetçinin 17/08/1968 tarihinde vefatı üzerine mirasçıları tarafından İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1969/95 esasında açılan tenkis davası sonucu 30/06/1961 tarihli karar ile taşınmazın 1/4 hissesinin mirasçılarına, 3/4 hissesinin vakfa kaldığını, esasen 2762 sayılı Vakıflar Kanunu'na göre vakfın tüzel kişiliği haiz olmasına karşın, vasiyetnamenin tenfizi için İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1968/182 esasına kayden açtıkları davada Vakıflar Genel Müdürlüğünün kiliselerin tüzel kişiliğinin bulunmaması nedeniyle mal iktisap edemeyecekleri yönündeki hukuki dayanaktan yoksun yazısı nedeniyle tenfiz taleplerinin reddine 27/09/1972 tarihinde karar verildiğini, Yargıtay 2. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşen bu mahkeme kararı uyarınca vasiyete konu taşınmazın tamamının vasiyetçinin mirasçılarına intikal ettiğini, daha sonraki aşamada cemaat vakıflarının mal edinebileceklerine ilişkin 5737 sayılı Kanun'un geçici 7. ve 11. maddeleri uyarınca davaya konu taşınmazla birlikte dava dışı diğer taşınmazlarının da vakıf adına tescili/bedelinin ödenmesi için Vakıflar Genel Müdürlüğüne yaptıkları idari başvurunun 22/01/2013 tarihli kararla reddedildiğini, hukuki sürecin hatalı işlemesi sonucu vakfa vasiyet edilen taşınmazın 3/4 hissesinin ilkin mirasçılara, daha sonra 3. kişilere geçtiğini, ¾ hissenin resmi olarak satışı konusunda 3. kişilerin kötüniyetli olduklarının belirlenememesi nedeniyle hissenin kaim olan bedelini talep etmek zaruretinin hasıl olduğunu, açıklanan süreçte mahkemelerin tek başına sorumlu olmadığını, zira mahkemelerin hatalı karar vermelerinde mahkemelere yanlış bilgi verilmesi ya da delillerin tamamının gönderilmemesinin etkili olduğunu, 5737 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. ve 11. madde düzenlemeleriyle kısmen de olsa yaşanan haksızlıkların tazmin edilmesi sağlanarak mal edinmelerinin güvence altına alındığını, vasiyetçinin vasiyetinin halen geçerli olduğunu, yaşanan süreçte hak kaybından doğan diğer zararları talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla, bu aşamada tescilin mümkün olmaması nedeniyle davaya konu taşınmazın 3/4 hissesinin bugünkü değeri olan 1.000.000,00 TL'nin tazminat olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, davanın vasiyetçinin mirasçılarına yöneltilmesi gerektiğini, davaya konu taşınmazın 5737 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesi kapsamında bulunmadığını, taşınmazın davacının mülkiyetine geçmediği gibi Devletin veya vakıflar idaresinin malı da olmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince; davaya konu taşınmazın Hazine veya ... adına tapuda kayıtlı olma koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle 5737 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesinin 2. fıkrasının uygulanmasını gerektiren bir haksız el koymanın söz konusu olmadığı, taşınmazın tapuda Hazine veya ... adına kaydedilmemiş olduğu halleri de kapsayacak şekilde, mülkiyetin hazine veya genel müdürlüğe tapuda intikal ettirilerek veya ettirilmeksizin, mal edinememe gerekçesine dayanan idari ve kazai işlemlerle cemaat vakıflarının mülkiyetinin sona erdirildiği tüm hallerin geçici 11. madde kapsamında olacağı şeklinde geniş bir yorumun, söz konusu hükmün lafzına ve amacına aykırı olacağı, davacının dava konusu taşınmaz bedelini davalıdan talep edemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; 5737 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesinde, davacıya vasiyet edilen taşınmazın ... veya ... adına tescil edilen taşınmazların 3. kişilere devri gerçekleştiğinde tazminat talep edilebileceğinin düzenlendiği, davaya konu taşınmazın ... veya ... adına tescil edilmemesi nedeniyle geçici 11. maddenin uygulanmasının mümkün olmadığı ve davacı vekilinin maddenin geniş yorumlanması talebinin, maddenin açıkça anlaşılan anlamına aykırılık teşkil edeceğinden kabul edilmediği gerekçesiyle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş; bölge adliye mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkili Cemaat vakfının mülkiyet hakkının korunmadığını, idarenin ve mahkemelerin geçmiş uygulamaları nedeniyle müvekkili Vakfa intikal etmesi gereken dava konusu taşınmazın ¾ hissesinin mirasbırakının mirasçılarına terk edilmek durumunda kalındığını ileri sürmüştür.
Belirtilmelidir ki vasiyetçi....’nun vasiyetnamedeki iradesine aykırı biçimde, davacı Vakfa ait taşınmazın ¾ hissesinin sonuç itibariyle Vakfın mülkiyetinde kalmadığı hususu sabittir. Gerçekten, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 13/04/1973 tarihli ve 1973/2540-2451 E/K sayılı ilâmıyla onanıp kesinleşen İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 27/09/1972 tarihli kararıyla hukuki süreç tamamlanmış, vasiyetnamenin tenfizi davası reddedilmiştir. Söz konusu kararın, davacı vakfın mülkiyet hakkını zedelediği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak yasal düzenleme yapılarak yeni bir hukuki başvuru imkânı sağlanmadığı müddetçe kesin hükme bağlanan bu durumla ilgili hak talebi hukuken mümkün değildir.
Yürütme organı; azınlıklara ait cemaat vakıflarının mülkiyet haklarını korumak amacıyla anılan Vakıflara ait taşınmazların iadesi/bedelinin tazmini kapsamında 22/08/2011 tarihli ve 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 17. maddesiyle 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nda değişikliğe gitmiş, söz konusu Kanun’a Geçici 11. maddeyi eklemiştir. Bu maddenin ikinci fıkrası uyarınca, Cemaat vakıfları tarafından satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet edildiği veya bağışlandığı halde, mal edinememe gerekçesiyle Hazine veya Genel Müdürlük adına tapuda kayıt edilen taşınmazlardan üçüncü şahıslar adına kayıtlı olanların Maliye Bakanlığınca tespit edilen rayiç değerinin Hazine veya Genel Müdürlük tarafından ödeneceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda; vasiyete konu olan ve tenkis davası sonucu ¾ hissesi davaya konu edilen taşınmaz, mal edinememe gerekçesiyle davacı Vakıf adına tapuya kayıt ve tescil edilmediği gibi Hazine veya Genel Müdürlük adına da tapuda kayıt edilmemiş, bilakis vasiyetçinin mirasçılarına bırakılmıştır. 651 sayılı KHK ile 5737 Kanun’a eklenen Geçici 11. Madde’nin açık hükmü, ancak belli koşulları taşıyan taşınmazlar bakımından hukuki bir çözüm yolu öngörmüş, geçmişte sonuçlanıp kesinleşen belirli hukuki durumlarla ilgili yeni bir hukuki çare üretmiştir. Kanun’un lafzının açık olduğu hâllerde temel hak ve özgürlüklere uygun yorum yöntemi başta olmak üzere diğer yorum yöntemlerinin uygulanması mümkün değildir. Kaldı ki yapılan düzenleme istisnai bir duruma ilişkin olup Kanun’un lafzını aşıp geniş yorum yoluyla kanun koyucunun iradesine aykırı bir şekilde geçmişte hukuken sonuçlanıp kesinleşen bir durumun canlandırılabilmesi mümkün değildir. Aksinin kabulü; hukuki kesinlik, hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini zedeler.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK’nın 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş olmasına ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre davacı vekilinin yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün HMK’nın 370/1. maddesi gereğince ONANMASINA, HMK’nın 373. maddesi uyarınca dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine, 3.815,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine ve aşağıda dökümü yazılı 21,40 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 22/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.