Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5424 Esas 2011/10510 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/5424
Karar No: 2011/10510
Karar Tarihi: 18.10.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5424 Esas 2011/10510 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/5424 E.  ,  2011/10510 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BODRUM 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/10/2010
    NUMARASI : 2005/607-2010/866

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, çekişme konusu 1568 parsel sayılı taşınmazdaki 1/12 payının, vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle davalı M. C.tarafından dava dışı C. E. satış yoluyla temlik edildiğini; C. de diğer davalı E. E. satış suretiyle devrettiğini, davalı E. E."nın iyiniyetli olmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğinde bulunmuştur.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.10.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat .... ile temyiz edilen davalı E. E. K. vekili Avukat ., davalı M.C. U. vekili Avukat .. Köprübaşı geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ....tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin olup, Mahkemece, sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden;çekişme konusu 1568 parsel sayılı taşınmazdaki 1/12 payın davacı adına kayıtlı iken, 24.5.2004 tarihinde davacıya vekaleten davalı M. C. tarafından dava dışı C. E.; C. da 09.06.2004 tarihinde diğer davalı E. E."ya satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun
    hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince; davacı Z.ile davalı M.C.in evli oldukları, ancak, aralarında boşanma davasının devam ettiği, davacı Z."in Kadıköy 1. Noterliğinin 20.07.2000 tarih 19925 sayılı vekaletnamesi ile eşi olan davalı M.C."i vekil tayin ettiği, çekişme konusu 1568 parsel sayılı taşınmazdaki 1/12 payın, davalı M.C."in anneannesi D.Y. adına kayıtlı iken, D."a vekaleten davacı Z."in 30.9.1998 tarihinde davalı M.C.e; M.C."in 22.3.1999 tarihinde dava dışı H.T. Z.; H.T."a vekaleten davalı M.C."in 21.01.2004 tarihinde davacı Z."e; davacı Z.e vekaleten de davalı M.C. tarafından 24.5.2004 tarihinde dava dışı C. E."a; C.in de 09.06.2004 tarihinde diğer davalı E. E.ya satış suretiyle devrettiği görülmektedir.
    Somut olayın yukarıda değinilen işleyiş tarzı gözetildiğinde, çekişmeli 1568 sayılı parseldeki 1/12 paya ilişkin temliklerin kısa aralıklarla yapıldığı, payın gerçek değeri ile akitlerde gösterilen değerleri arasındaki aşırı fark bulunduğu, özellikle vekil kılınan davalı M.C."in, inançlı işleme ilişkin savunmasının 5.2.1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ile kanıtlanamamış olduğu; diğer taraftan, tüm işleyiş içerisinde vekil davalı M.C.in fonksiyonel işlev içerisinde bulunması, son kayıt maliki davalı E.E."nın da taşınmazdaki çekişmeli payın satışı bakımından yine davalı M.C.i vekil tayin ettiği hususları yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle temlikin sağlanmadığını söylemek olanaksızdır.
    Hal böyle olunca; çekişme konusu taşınmazdaki davacıya ait 1/12 payın, davacıya vekaleten davalı M.C. tarafından dava dışı C. E."a yapılan temlikin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle sağlandığı, ikinci el durumundaki kayıt maliki davalı E.E."nında iyiniyetli olmadığı, TMK"nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı gözetilerek, davanın tapu iptal ve tescil isteği yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 18.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara