Esas No: 2011/4586
Karar No: 2011/9470
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4586 Esas 2011/9470 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2010
NUMARASI : 2008/88-2010/378
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanın 451, 452, 491 ve 618 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını 14.5.2002 tarihinde satış suretiyle tek oğlu olan davalıya temlik ettiğini, ancak yapılan işlemin kız çocuklarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, çekişmeli 4 adet taşınmazın 14.5.2002 tarihinde miras bırakan annesi ve davacı kız kardeşleri tarafından aynı anda imzalanan resmi senetle satış işleminin yapıldığını, tüm mirasçıların bu akitte yer alıp, kendisinden mal kaçırılan mirasçı bulunmadığını, davacıların kötü niyetli olup, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının korunamayacağını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa nedeniyle iptali istenilen tapu kaydına dayanak olan işlemin davacıların da hazır bulunduğu ve imzaladığı tapu memuru önünde yapıldığını, bu tür muvazaanın ispatının yazılı delille mümkün olduğu ve davacı tarafça yazılı delil sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.09.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat G.Ö. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup; mahkemece, “muvazaa nedeniyle iptali istenilen tapu kaydına dayanak olan işlemde davacıların da hazır bulunduğu, bu tür muvazaanın ispatının yazılı delille mümkün olduğu ve davacı tarafça yazılı delil sunulmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı? yoksa mal kaçırma amacın mı ? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Somut olaya gelince; yukarıda değinilen ilkeler gereğince davacıların talebi, miras bırakanın yapmış olduğu temlikle, kendi miras haklarına murisin mal kaçırmak suretiyle tecavüz ettiği ve kendilerine karşı bir haksız fiil ika edildiği iddiasına dayalıdır. O halde, anılan iddianın her türlü delille ispatı olanaklıdır. Buna rağmen mahkemenin “iddianın yazılı belgeyle ispatı gerekir” şeklindeki değerlendirmesinin yasal olduğu söylenemez.
Her nekadar, davacılar aynı akitle kendilerine ait payları temlik etmişlerse de, anılan bu husus, yukarıda açıklanan ilkelerin istisnasını teşkil etmeyeceği gibi, miras bırakanın tasarrufuna ilişkin olarak kendi miras paylarına dair açacakları bir muvazaa davasında iddialarının yazılı belgeyle kanıtlanmasına gerek bulunmamaktadır. Ne varki, murisle birlikte yer aldıkları ve önceden maliki oldukları payların satışına dair işleme karşı açacakları davaların yazılı belgeyle ispatının gerekeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler uyarınca araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması, tarafların tanık dinlenmesi dahil her türlü delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edenden alınmasına, 27.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.