Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9887 Esas 2011/9450 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/9887
Karar No: 2011/9450

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9887 Esas 2011/9450 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/9887 E.  ,  2011/9450 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : FİNİKE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 22/06/2010
    NUMARASI : 2001/316-2010/276

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, ortak miras bırakanları M."in çekişme konusu taşınmazların bir kısmını ölünceye kadar bakma akti ile bir kısmını satış suretiyle davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapuların miras payı oranında iptal ve tescilini istemiştir. 03.05.2005 tarihli dilekçe ile 3.kişiye temlik edilen taşınmaz yönünden tazminat talebinde bulunmuştur.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın reddine karar  verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi   raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
      
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil ve tazminat isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmişse de hükme yeterli bir araştırmanın yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; tarafların miras bırakanı M."e ait dava konusu 5, 547 ve 665 parsel sayılı taşınmazların 9.2.2000 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile davalıya devredildiği 8 parsel sayılı taşınmazdaki bağımsız bölümlerin ise miras bırakan tarafından dava dışı Ç.S."a satışından sonra 30.11.1984 tarihinde davalıya temlik edildiği, davalı tarafından da 13 nolu bağımsız  bölümün 23.12.2002 tarihinde dava dışı kişiye  aktarıldığı anlaşılmaktadır.
    Öte yandan, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden taraflar arasında 2007/173 Esas sayılı davada, davalı tarafından davacı aleyhine muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil davasının açıldığı ve derdest olduğu miras bırakanın davacı ve davalıdan başka mirasçısı da bulunmadığı görülmektedir.
    Hal böyle olunca, hukuki ve fiili irtibak nedeniyle taraflar arasında görülen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davaların  birleştirilmesi, ondan sonra yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle miras bırakanın sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde bir paylaştırma yapıp, yapmadığının belirlenmesi bu yönde tüm taraf delillerinin toplanması, tanıkların dinlenmesi her bir mirasçıya nakledilen mal ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişilerden  rapor alınarak murisin gerçek iradesinin saptanması, ondan sonra sonucuna göre bir karar  verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek  yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  26.09.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


     

    Hemen Ara