Esas No: 2011/5061
Karar No: 2011/9298
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5061 Esas 2011/9298 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ALAŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2010
NUMARASI : 2005/83-2010/374
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, paydaşı olduğu 1006 parsel sayılı taşınmaza davalıların haklı bir nedenleri olmaksızın tarımsal amaçlı kullanmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalılar S., Y.ve N. yönünden davanın reddine, davalılar A. ve S. mirasçıları yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, paydaşlar arasında çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, çekişmeli 1006 parsel sayılı taşınmazda davacının paydaş olduğu, davalıların haklı bir nedenleri olmaksızın tarımsal amaçlı kullanmak suretiyle taşınmaza elattıklarından bahisle eldeki davayı açtığı, bir kısım davalıların ferağa icbar davası sonucu yargılama aşamasında paydaş durumuna geldikleri, bir kısım davalıların da paydaşlara teban icar sözleşmesi uyarınca taşınmazı kullandıklarını savundukları, mahkemece de icar sözleşmelerine değer verilerek bu davalılar yönünden davanın reddine, yargılama aşamasında paydaş olan davalılar yönünden paylarından fazla yer kullandıkları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; yukarıdaki ilkeler doğrultusunda olaya bakıldığında gerçekten çekişmeli taşınmazda tüm paydaşları bağlayıcı bir fiili kullanım biçimi oluşup oluşmadığı ve bu fiili duruma göre her paydaşın kullanımına özgülenen yer bulunup bulunmadığı tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirlenmediği gibi yargılama aşamasında paydaş olan davalıların payına karşılık özgülenen bir bölüm bulunup bulunmadığı ve çekişmeli bölümlerin davacıya özgülenip özgülenmediği saptanmamıştır. Ayrıca icar sözleşmesine dayalı olarak taşınmazı kullandığı kabul edilen davalı N., S.ve Y.’un savunmaları da tam olarak değerlendirilmemiş ve çekişmeli bölümleri kapsayıp kapsamadığı da tespit edilmemiştir.
Hal böyle olunca; yukarıdaki ilkeler doğrultusunda, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delillerinin eksiksiz olarak toplanılması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.