Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2084 Esas 2011/9001 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2084
Karar No: 2011/9001
Karar Tarihi: 20.09.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2084 Esas 2011/9001 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/2084 E.  ,  2011/9001 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 08/10/2008
    NUMARASI : 2000/328-2008/1140

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, kayden malik oldukları çok sayıda taşınmazın, davacı S."nin nüfus kayıtlarında "ölü" gösterilerek temin edilen mirasçılık belgesi ve sahte vekaletnamelerle intikal ve satış suretiyle davalılara temlik edildiğini, işlemlerin sahtecilik nedeniyle geçersiz oldukları gibi, davalıların da iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlar, bilahare çekişmeli taşınmazlardan bazıları yönünden davadan feragat ettiklerini bildirmişlerdir.
    Bir kısım davalılar, tapu kaydına güvenerek iyiniyetli kazanımlarının korunması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazlardan 1378, 272 ada 10, 273 ada 15 ve 18, 274 ada 5, 275 ada 1, 434 ada 18, 19, 20, 21 ve 561 ada 2 sayılı parseller bakımından sahtecilik olgusunun sabit olduğu ve bu parseller maliki davalıların iyiniyetli olmadıkları gerekçesiyle davanın kabulüne, davacı vekilince vazgeçme sebebiyle diğer parseller ve davalılar yönünden davanın reddine karar  verilmiştir.
    Karar, davacılar vekili, davalı M.S. A. vekili, H. Ş., A.A.vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.09.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden A. A. vekili Avukat  A. K. geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili Avukat temyiz edilenler vekilleri Avukatlar ile temyiz edilen asiller gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    Hüküm; davalı H. Ş. vekiline 18.02.2009 gününde, davalı A. A.’ya 10.04.2009 tarihinde tebliğ edilmiş; davalı H.Ş.’in temyiz dilekçesi 14.05.2009 günü, davalı A.A. vekilinin temyiz dilekçesi ise 16.03.2010 tarihinde verilmiştir.
    Tebliğ günü ile temyiz tarihi arasında 15 günden fazla süre bulunduğundan davalılar H.Ş. ve A.A.’nun temyiz istemlerinin H.U.M.Y’nın 2494 Sayılı Yasa ile değişik 432/4 maddesi ve 1.6.1990 tarih 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca REDDİNE,
    Her nekadar, davalılardan M. S. A.vekili süresi içerisinde hükmü temyiz etmiş ise de, 18.02.2010 tarihli dilekçesiyle bu talebinden vazgeçtiğinden, anılan davalının temyiz isteğinin feragat nedeniyle reddine,
    Davacı tarafın temyiz itirazlarına gelince;  
    Dava, sahtecilik nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Davacı taraf vekilinin temyiz aşamasında verdiği dilekçeyle, çekişmeli taşınmazlardan 434 ada 19 ve 20 nolu parsellerle ilgili davalı M. S.A. aleyhindeki davadan feragat edildiği bildirilmiştir.
    Bilindiği üzere; feragat kat’i hükmün hukuki neticelerini doğurur ve davanın her aşamasında başka bir ifadeyle yargılama sonuçlanıp hükmün kesinleşmesi tarihine kadar davadan feragat edilebilir.
    O halde, mahkemece feragat nedeniyle bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
    Diğer taraftan; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği,hak sahibi  veya malik olmanında doğal bir sonucudur.Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş HUMK.nun l86.maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.
    Kendiliğinden (resen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı, sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
    Somut olaya gelince; çekişme konusu taşınmazlardan 470 sayılı parselin imar uygulaması sonucu oluşan 434 ada 21 parsel sayılı taşınmazın yargılama sırasında davalı H. B. tarafından 13.06.2006 tarihinde satış suretiyle dava dışı E.S.’e temlik edildiği kayden sabittir.   
    Öyleyse, mahkemece HUMK.nun 186. maddesi gereğince işlem yapılmamış olması da isabetsizdir. Kaldı ki, verilen kararların infazının mümkün olması gerektiği kuşkusuzdur. Oysa, el değiştiren taşınmaz hakkında verilen böylesi bir kararın infazının olanaksız olduğu da açıktır.
    Öte yandan; dava konusu 1696 parsel sayılı taşınmazda davacılara ait 84/224 payın davalı H. G. Ç.’e sahtecilik suretiyle temlik edildiği, 9/224 payın ise 3. kişiden edinildiği, bilahare taşınmazın şuyulandırılması sonucu oluşan 231 ada 10 sayılı imar parselinin de yargılama sırasında imar uygulamasına tabi tutularak 561 ada 2 sayılı parsel ve karardan sonra yeniden yapılan şuyulandırma işlemi ile de 561 ada 3 sayılı imar parselinin oluşturulduğu ve anılan 3 parsel sayılı taşınmazda 100/2400 payın adı geçen davalı adına kaydedildiği anlaşılmakla; 3 sayılı imar parseli üzerinden ve sahtecilikle temlik edilen 84/224 pay oranı gözetilmek suretiyle hüküm kurulması, başka bir ifadeyle 3 sayılı parselde davalı H.G.Ç.adına kayıtlı paydan bu oranda iptal ve tescile hükmedilmesi gerekirken, hukuki dayanağı kalmayan parsele ilişkin sicil üzerinden infazı mümkün olmayacak biçimde karar verilmiş olması da doğru değildir.
    Ayrıca, davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğine göre kabul kapsamındaki taşınmazlar bakımından lehlerine verilmesi gereken vekalet ücretinin belirlenmesine karşın, davacı tarafa verilmesi yerine hazineye irat kaydına şeklinde hüküm kurulmasının da doğru olduğu söylenemez.
    Hal böyle olunca, davacı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle,  hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 20.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar  verildi. 


     

    Hemen Ara