Esas No: 2011/4220
Karar No: 2011/8342
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4220 Esas 2011/8342 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KEŞAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/12/2010
NUMARASI : 2006/10-2010/494
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ortak mirasbırakanları babası M. Ö.’nin kendisini miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla ve muvazaalı olarak 566, 765 ve 930 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğluna ölünceye kadar bakım akti ile devrettiğini, davalı tarafça murise hiçbir zaman bakılmadığını ve görünüşteki sözleşmenin şartlarının yerine getirilmediğini ileri sürüp, miras payı oranında iptal tescil olmazsa tenkis istemiştir.
Davalı, işlemin muvazaalı olmadığını, sözleşme gereğince edimini yerine getirdiğini, mahfuz hisseye tecavüz bulunmadığını, tenkis talebinin zamanaşımına uğradığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, işlemin danışıklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.07.2011 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat H. Y. A. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan M. Ö.’nin 27.11.1998 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak davanın tarafları olan davacı U. ile davalı R.’ın kaldığı anlaşılmakta olup, mirasbırakanın 765, 930 ve 566 parsel sayılı taşınmazlarını 19.2.1991 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile davalıya temlik ettiği kayden sabittir.
Davacı, yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bireylerin yaşlanma ve yaşlılıkta yalnız kalma korkuları ölünceye kadar bakma sözleşmesinin doğumuna yol açmıştır.Ölünceye kadar Bakma sözleşmeleri ivazlı sözleşme türlerinden olup nitelik itibariyle güvence sağlayan akitlerdendir.
Bu tür akitlerin hedefi maddi bir destek elde etmek değil bakım alacaklısının sosyal durumuna uygun bir bakım elde etmektir.
Borçlar Yasasının 511.maddesi bakımından alacakları yönünden gerçek bir kişi olması özel bir nitelik öngörülmemiştir.Bakım alacaklıların akit sırasında özel bakıma muhtaç olmasını aramak yada yasada yer almayan bir unsuru ilave etmek olur.Bu ihtiyacın akitten sonra doğması yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş olması da aktin geçerliliğine etkili olmaz.
Öte yandan, hernekadar evladın gücünün elverdiğine ebeveynine yardımcı olması özel bazı koşulların gerçekleşmesi durumunda yasal bir görev olabileceği düşünülebilirse de bu yardım ve bakım genelde yasal zorunluluk olmaksızın daha çok insancıl yönü ağır basan belkide evrensel bir ahlak kuralıdır.
Tüm bu açıklamalara karşın kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı temliklerin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi mümkündür.
Somut olaya yukarıdaki ilkeler çerçevesinde baktığımızda; ölünceye kadar bakma aktinin yapıldığı 19.2.1991 tarihinde murisin 79 yaşında olduğu, mirasbırakanın öldüğü 27.11.1998 tarihine kadar davalının bakım borcunu yerine getirmediği iddiasıyla bir dava açmadığı, artık bu durumda murise davalı tarafından bakıldığının bir bakıma kabul edilmesinin zorunlu olduğu, kaldı ki, davalı tanıkların beyanlarından anlaşıldığı üzere davalının sık sık murisin yaşadığı köye gelerek murisle ilgilendiği, hastalandığında doktora götürdüğü tedavisini yaptırdığı murisin müstakil ve paylı maliki bulunduğu başka taşınmazlarının da bulunduğu, mal kaçırmayı amaçlasaydı o taşınmazlarını da temlike konu edebileceği, çekişmeli taşınmazların davalıya temlikinin makul sınırlar içinde kaldığı anlaşılmaktadır.
Tütm bu olgular miras bırakanın ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile yaptığı çekişmeye konu temliklerin diğer mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığını göstermektedir.
O halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 14.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.