Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 779 ada 630 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olduğunu, taşınmazda 4 katlı bina bulunduğunu, davalıların taşınmazı haksız olarak işgal ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteminde bulunmuştur.
Davalılardan Z., davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, müdahale olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle elatmanın önlenmesi davasının kabulüne; ecrimisil isteminin reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili ve davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.07.2011 Cuma günü saat :09.30"da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 779 ada 630 parsel sayılı taşınmazda davacının paydaş olduğu davalıların kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı, davalıların taşınmazı haksız olarak kullandıklarını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiyle eldeki davayı açmış, mahkemece araştırma yapılmaksızın ve davadaki ecrimisil istemi yönünden bilirkişi aracılığıyla ecrimisilin re"sen mahkemece tespit edilmesi gerekirken, soyut olarak emsal sunulmadığı gerekçesiyle ecrimisil isteminin reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Diğer taraftan, davalı M."e dava dilekçesinin tebliğ edilmediği ve gıyabında yargılamanın sürdürülerek aleyhine hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, HUMK"nun 73 maddesi hükmü uyarınca öncelikle dava dilekçesinin davanın taraflarına tebliğ edilmesi ve onlara da savunma hakkı verilmesi, gösterecekleri delillerin toplanması ve bu şekilde taraf teşkili oluşturulduktan sonra neticeye gidilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere bu hususun göz ardı edilmesi Anayasanın 36. maddesi hükmünde öngörülen savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir. Keza mahkemece yapılan keşifte hangi davalının taşınmazın hangi bölümünü kullandığı da belirlenmiş değildir. Hal böyle olunca, yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak davalıların dava konusu taşınmazın hangi bölümlerini kullandıklarının duraksaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, ayrıca ecrimisil isteği yönünden de bilirkişiler aracılığıyla rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Tarafların, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.