Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, paydaşı oldukları 929 parsel sayılı taşınmazı kendi aralarında taksim ettiklerini, davaya konu alanın M.K.’a ait olduğunu, petrol istasyonu ve eklentisi olarak kullanılan alana davalının haksız biçimde müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuşlar, aşamalarda yıkım isteğini atiye bırakmışlardır.
Davalı, davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “…tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi, özel bir parselasyon planı, fiili kullanım biçimi oluşup oluşmadığının, çekişmeli yerin kimin kullanımına bırakıldığının araştırılması, harici ve fiili taksim yoksa uyuşmazlığın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, öte yandan davalının bayii paydaş İ. tarafından davacılar aleyhine iptal ve tescil davası açıldığına göre davanın kabulle sonuçlanması halinde davacının sıfatının kalmayacağı da gözetilerek bir karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda yıkım isteği atiye bırakıldığından bu konuda karar vermeye yer olmadığına, Fen Bilirkişinin 25/10/2010 havale tarihli krokili raporundaki betonarme yapı ve bahçe olarak gösterilen yere elatmanın önlenmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava; paydaşlar arası elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca yıkım isteği atiye bırakıldığından hüküm kurmaya yer olmadığına, Fen Bilirkişinin 25.10.2010 havale tarihli krokili raporunda “ betonarme yapı ve bahçe olarak gösterilen yere elatmanın önlenmesine” karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 929 parsel sayılı taşınmazda davacılarla, dava dışı kişilerin paydaş olduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı ancak yargılama sırasında davalının dava dışı paydaş İ. K.’dan 125696/5372416 pay satın almak suretiyle 13.05.2005 tarihinde paydaş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda eldeki davanın paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine yönelik olduğu ve uyuşmazlığın TMK’nun 688. maddesi uyarınca ve devamı maddeleri uyarınca paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur.Öte yandan, paydaşlar arasında fiili taksim olmadığı mahkemenin de kabulünde olup gerek keşif tutanağı ve gerekse keşif sonrası düzenlenen krokiden dava konusu taşınmazda birçok paydaşın bulunduğu tüm paydaşları bağlayan ve her paydaşın payına karşılık belli bir bölümün özgülendiği fiili kullanım biçimi oluştuğunu gösteren bir delil bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; dava konusu taşınmazda davacının yararlanmasının engellenip engellenmediği (intifadan men koşulunun oluşup- oluşmadığı) diğer bir deyişle davacının zeminde kullandığı- kullanabileceği bir yer bulunup bulunmadığının belirlenmesi, hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde değildir.
Kabule göre de davacı Y.K.’ın yargılama sırasında öldüğü dosya kapsamından anlaşıldığı halde bu konu gözetilmeksizin yargılamaya devam edilerek sonuca gidilmesi böylece taraf teşkili sağlanmadan davaya devam edilmesi de doğru değildir.
Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hüküm açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.