Esas No: 2011/7017
Karar No: 2011/7930
Karar Tarihi: 06.07.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7017 Esas 2011/7930 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ARABAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2009
NUMARASI : 2009/123-2009/258
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 2045 parsel sayılı taşınmazda DSİ Genel Müdürlüğünce verilen 11/05/2009 tarihli "yeraltı suyu arama iznine " dayalı olarak su kuyusu açmak isteğini, bu amaçla başlattığı çalışmaların davalı Araban Belediyesi tarafından engellendiğini ileri sürüp, mülkiyet hakkından kaynaklanan tasarruf yetkisini kısıtlamak ve kuyunun kullanımına engel olmak suretiyle yaratılan muarazaanın giderilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuş, karşı davada ise sulama suyu temin amacıyla başlatılan çalışmaların belediye mücavir alanı içinde yapıldığını, İmar Kanunu 44. maddesi uyarınca belediye sınırları içinde yapılacak tesislerin Belediyeye bildirilmesinin zorunlu olduğunu, DSİ Genel Müdürlüğünce verilen arama izninin dava konusu taşınmaza ilişkin olmadığını belirterek sulama tesisinin niteliğinin tespiti, tesisinin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı Belediye tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava; mülkiyet hakkından kaynaklanan tasarruf yetkisini kısıtlamak, kuyunun kullanımına engel olmak suretiyle yaratılan muarazaanın giderilmesi, karşı dava ise sulama tesisinin niteliğinin tespiti ve tesisin kaldırılması isteğine ilişkindir.Mahkemece; asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK. nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne varki, uygulamada söz konusu Yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HUMK."nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK. nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, gerekçeli kararda asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilirken, kısa kararda karşı dava yönünden bir karar verilmeyerek bu şekilde kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Davalı Belediyenin temyiz itirazının kabulüyle, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.