Esas No: 2011/1977
Karar No: 2011/7910
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1977 Esas 2011/7910 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TRABZON 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/10/2010
NUMARASI : 2009/246-2010/226
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, maliki oldukları 276 ada 17 parsel lehine komşu 276 ada 14 ve 15 parseller üzerinde 3.25 metre yükseklikte hava haklarının mevcut olduğunu, komşu parsel malikleri davalıların irtifak haklarını kullanmalarına engel olduklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuşlardır.
Davalılar, davacıların iki dükkanda toplam 168.45 m3 hava haklarının bulunduğunu, bu miktardan fazla kısımları kullanarak taşınmazlarına haksız müdahale ettiklerini ileri sürerek karşı davalarında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talep etmişler, davacıların davasının reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacıların 0.50 metre hava hakkına tecavüz edildiği gerekçesiyle davalıların elatmasının önlenmesi ile ecrimisile, karşı davanın reddine karar verilmişti.
Karar, davalılar (K.davacılar) vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 5.7.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat M.Ş. ile temyiz edilen vekili Avukat A. K. K. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Asıl dava irtifak hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil, karşı dava ise çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Kısa kararda ecrimisile ve karşı davanın reddine karar verilmesine karşın gerekçeli kararda kısa kararda yer almamasına rağmen elatmanın önlenmesine de karar verilmesi suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkiye düşülmüştür.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.7.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.