Esas No: 2011/1606
Karar No: 2011/7699
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1606 Esas 2011/7699 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : MARMARİS 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2010
NUMARASI : 2008/80-2010/31
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları S...’nın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak tek taşınmazını komşusu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, miras bırakanın tasarruf ehliyetinin bulunmadığını ve davalının alım gücünün olmadığını ileri sürerek, 138 ada 172 parselde bulunan 3. kat 31 nolu bağımsız bölümün miras payları oranında tapusunun iptali ile tescili isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, satışın gerçek satış olduğunu, miras bırakanın evlatlık olarak aldığı davacıların miras bırakanlarına bakmadıklarını, taşınmazı ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla satmak zorunda kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından davalıya yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davacıların miras payları oranında tapunun iptal ve tesciline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.06.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A... A... ile temyiz edilen vekili Avukat N... B... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan S...’nın maliki bulunduğu 138 ada 3. kat 31 nolu meskenini 25.08.2005 tarihinde komşusu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir.
Davacılar, miras bırakanın yaşı itibariyle akit tarihinde tasarruf ehliyetinin bulunmadığını, davalıya yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptal tescil isteğiyle eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek "ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır." hükmünü getirmiştir. "Ayırtım gücü" eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde "yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir." denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar H.U.M.K.’nun 286. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mütaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür. Öte yandan, ehliyetsizlik iddiası kamu düzeni ile ilgili olup hakim tarafından resen araştırılması gereken hususlardan olduğu da kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, öncelikle ehliyetsizlik iddiası yönünden yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi, miras bırakanın ehliyetli çıkması durumunda muris muvazaası yönünden gerekli soruşturmanın yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 28.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.