Esas No: 2011/6611
Karar No: 2011/7678
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6611 Esas 2011/7678 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : HATAY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2011
NUMARASI : 2008/333-2011/100
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar miras bırakanların Yaşar"ın, 1 parsel sayılı taşınmazdaki payının tamamını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak evlilik dışı birlikte yaşadığı davalıya temlik ettiğini ileri sürerek tapunun iptali ile mirasçılar adına tescilini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece " dosya içeriğinden, toplanan delillerden tereke temsilcisinin davaya onay vermediği gerekçesiyle aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verildiği görülmekteyse, tereke temsilcisinin terekeyi zararlandırmak kastı ile hareket ettiğinin belirlenmesi halinde değiştirilmesi mümkün olup, davacılara tereke temsilcisini değiştirmeleri ve yeni temsilci atanması için ilgili mahkemeye başvurmalarına olanak tanınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak terekeye temsilci atanmasından sonra davacılar iddisının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve mirasçılar adına tescil isteğine ilişkindir.
Öncesinde aktif husumet yokluğunda davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece davacılara tereke temsilcisini değiştirmeleri yeni temsilci atanmasına olanak tanınması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi için mahallinde keşif yapılmadığı gibi yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler kapsamında bir araştırma yapılarak tüm taraf delillerinin taplanması murisin gerçek iradesinin belirlenmesi ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.