Esas No: 2011/6539
Karar No: 2011/7339
Karar Tarihi: 22.06.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6539 Esas 2011/7339 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ŞİLE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/06/2010
NUMARASI : 2010/284-2010
Taraflar arasındaki davadan dolayı Şile Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 16.06.2010 gün ve 2010/284 esas, 2010/437 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 10.02.2011 gün ve 272-1103 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı taraf vekillerince istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup, önceden yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın davalı tarafından temyizi üzerine 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyulduktan sonra davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş, ancak avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması üzerine; bu defa 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36. maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulup tutulamayacağı hususunun değerlendirilmesi gerekçesiyle kararın bozulduğu görülmüştür.
Gerçekten de işin esası bakımından 5841 Sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve henüz Resmi Gazetede yayınlanmadığı için bu defa aynı tarih aynı esas ve 2011/27 sayılı karar ile iptal hükmünün de eldeki davalara uygulanmak üzere yürürlüğünün durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra meydana gelen değişiklik karşısında doğru olduğu söylenemez.
Buna göre, işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı birleştirme Kararına göre belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır.
Bunun yanında, davanın tamamen veya kısmen kabulü halinde de 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümlerinin gözetileceği de izahtan varestedir.
Tarafların, karar düzeltme isteğinin HUMK."nun 440.maddesi hükmü uyarınca kabulü ile Dairenin 10.2.2011 tarih 2011/272 Esas, 2011/1103 sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına, mahkemenin 16.6.2010 tarih, 2010/284 Esas, 2010/437 sayılı kararının açıklanan gerekçelerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.