Esas No: 2011/5630
Karar No: 2011/7301
Karar Tarihi: 20.06.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5630 Esas 2011/7301 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : VAKFIKEBİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/07/2010
NUMARASI : 2010/127-2010/135
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı Hazine asıl ve birleşen davada; davalı belediyenin kayden malik olduğu çekişmeli 2 ada, 8 ve 6 parsel sayılı taşınmazların bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ile terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, çekişe konusu taşınmazların kıyı kenar çizgisi esas alınarak kadastro tespitinin yapıldığını, taşınmazlar üzerinde kamu hizmetine ayrılmış park, bahçe gibi tesisler bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Asıl ve birleşen davanın 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesine eklenen 3. fıkra 2 ve 3. cümle ve geçici 10. maddedeki düzenlemeler karşısında 10 yıllık hak düşürücü süre yönünden reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “… yargılama giderleri ve avukatlık ücreti bakımından davalı tarafın sorumlu tutulması” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama soncunda davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, hazine harçtan muaf olduğundan harç konusunda karar vermeye yer olmadığına, yargılama giderlerinden davalı tarafın sorumlu tutulmasına, davalı yararına avukatlık ücreti taktirine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Mahkemece; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükmü gereğince hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmiş olması karar tarihi itibariyle doğru ise de, anılan Yasanın Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih, 2009/31 Esas, 2011/77 Esas sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal hükmünün Resmi Gazetede yayımlanmasına kadar da aynı tarih ve esas numaralı ve 2011/27 sayılı kararla eldeki davalara uygulanmak üzere yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve usulü kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı nedeniyle 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılması zorunlu hale gelmiştir.
Diğer taraftan, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve eldeki davalara da uygulanması gereken 3402 Sayılı Yasanın 36. maddesi ve bazı ilave düzenlemeler getiren 6099 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağının gözetilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; işin esasının incelenmesi bakımından karar bozulmalıdır.
Davacı Hazine vekilinin, temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.