Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5611 Esas 2011/6386 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/5611
Karar No: 2011/6386
Karar Tarihi: 30.05.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5611 Esas 2011/6386 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/5611 E.  ,  2011/6386 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : EĞİRDİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 22/02/2011
    NUMARASI : 2010/152-2011/59

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, 260 ada 15 parsel sayılı taşınmazın kadastro sırasında R... Oğlu 1939 doğumlu M... S... adına tespit edildiğini, davalının müracaatı üzerine M... S..."in tapu kaydındaki R... olan baba adının S... olarak düzeltildiğini, oysa nüfus kayıtlarına göre aynı isimde iki şahsın bulunduğu anlaşıldığından davalı adına olan kaydın iptali ile eski hale iadesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    Davalı,  davanın  reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddianın yolsuz tescil nedenine dayalı olup henüz zarar oluşmadığı ve aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın   reddine  karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik  Hakimi    raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, sicil kaydının düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 260  ada 15  parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin R... oğlu M... S... adına yapılarak tapuya tescil edildiği, davalının tapu müdürlüğüne müracaatı neticesinde, taşınmazın  kaydındaki R... olan baba adının S... olarak tashih edildiği  anlaşılmaktadır.
    Ne varki, davacı idare tarafından yapılan araştırmada M... S... isminde iki ayrı şahsın bulunduğunun tespit edildiği de görülmektedir.
    Davacı, Türk Medeni Kanununun 1025. ve 1007. maddesine dayanarak eldeki davayı açmıştır. Her ne kadar tapu iptal ve tescil isteme hakkı kayıt maliki veya onun mirasçılarına ait ise de Hazinenin Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olduğu, eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu da kuşkusuzdur.
    Bilindiği  üzere,Tapu  Sicil Tüzüğünün 85. maddesinde  belgelere   aykırı  tescil  ve  yazımın  düzeltilebilmesi  için  ilgililerin  yazılı  olurlarının  alınması  gerektiğine   değinildikten  sonra  belgeye   aykırı yazımın  veya  tescilin düzeltilmesine  ilgililerden  birisinin  yazılı  olurunun bulunmaması  halinde  Tapu  Sicil Müdürünün Defterdarlık veya Mal Müdürlüğünden düzeltmek için  dava  açılmasını   isteyebileceği, Hazine  avukatı bulunmayan  yerlerde  bu  düzeltmeler  için  re"sen  dava  açılabileceği; 86. maddesinde de  yapılacak  düzeltmeler hatalı  yazımdan  sonra  hak   sahibi   olmuş  kişilerin hakkını   etkileyeceği  nitelikte  ise  bu  hak  sahiplerinin de  yazılı  olurlarının aranacağı hükme  bağlanmıştır.Hazinece  Türk Medeni  Kanununun  1007. maddesinde   öngörülen  sorumluluk  nedeniyle  açılan  iptal davalarında  Hazine yönünden  aktif  dava  ehliyetinin  bulunduğu Yargıtay"ın  istikrar  kazanmış  içtihatlarında  kabul  edilmekte  ise  de, Tapu  Sicil Müdürlüğü yönünden  değinilen maddede  öngörülen  koşullar  dışında  dava  açma  hakkı  bulunmamaktadır.
    Nitekim, somut  olayda Tapu  Sicil Müdürlüğü yukarıda  değinilen  tüzük  hükümlerini gözeterek  taraflara  yazılı  tebligatta  bulunmuş,ancak  tarafların  yazılı  muvafakatı  sağlanamamış,bir  sonuç  alınamamıştır. O  halde  davacının  aktif  dava  ehliyetinin  bulunmadığı  yönündeki  gerekçe   yerinde  değildir.
    Böyle bir durumda; asıl kayıt maliklerinin Tapu Sicil Tüzüğünün 85. maddesi uyarınca işlem yapılmasını sağlamaları mümkün olduğu gibi doğrudan dava açmak suretiyle tapu kaydının düzeltilmesini istemesine  de yasal bir engel yoktur.
    O halde, davanın asıl kayıt malikine, asıl kayıt maliki ölmüşse mirasçılarına ihbar edilmesi, dava açmaları halinde eldeki dava ile birleştirilmesi ve yürütülmesi zorunludur. 
    Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan hususların yerine getirilmesi, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
    Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara