Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4687 Esas 2011/5822 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/4687
Karar No: 2011/5822
Karar Tarihi: 12.05.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4687 Esas 2011/5822 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/4687 E.  ,  2011/5822 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BAFRA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/01/2011
    NUMARASI : 2008/679-2011/39

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, kayden paydaşı oldukları 547 parsel sayılı taşınmazda paylarına karşılık herhangi bir yer kullanamadıklarını, davalıların kullanıma engel olduklarını ileri sürerek, paylarına yönelik elatmanın önlenmesi ve Türk Medeni Kanununun 693.maddesi uyarınca kullanım biçiminin belirlenmesi isteğinde bulunmuşlar, davacı Murat, yargılama aşamasında davasından vazgeçmiştir.
    Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu, davacılara ait payları haricen satın aldıklarını, davacıların fazladan para istediklerini bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı, Türk Medeni Kanununun 693.maddesinin koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, bir kısım davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve Türk Medeni Kanununun 693/2. maddesi uyarınca taşınmazın kullanım şeklinin belirlenmesi isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 547 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, davacıların taşınmazda yer kullanamadıklarını, davalı paydaşlarında kullanımlarına engel olduklarını ileri sürerek, paylarına yönelik elatmanın önlenmesi ve paydaşlar arasında taşınmazın kulanım biçiminin belirlenmesi isteğiyle eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, taraflar arasında, mülkiyet uyuşmazlığının bulunmadığı, çekişmenin, söz konusu taşınmazın kullanılma ve yararlanma biçiminin ne olması gerektiği noktasında olduğu kuşkusuzdur.
    Bilindiği üzere, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda paylı mülkiyet, yasanın 688 ile 700. maddelerinde düzenlenmiş, düzenlemede, genellikle 1926 tarihli önceki yasa hükümleri dikkate alınmış, “Yönetim ve Tasarruf’a” ilişkin bazı konularda açıklık sağlanmış, bu arada 693. madde ile de önceki yasadan farklı bir yasa hükmü getirilmiştir.
    Sözü edilen maddede aynen “Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hâkim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir. Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşlara temsilen sağlayabilir” ifadelerine yer verilmiştir. Önceki yasada bu maddeyi tam olarak karşılayan bir hüküm mevcut değildir. Özellikle, hükümet gerekçesinde değinildiği gibi, maddenin ikinci fıkrası ile paydaşlar arasında, paylı malı kullanma ve bu maldan yararlanma şekliyle ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde hâkimin yetkili olduğu; bu bölünmenin paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle bölünme biçiminde mümkün olacağı dile getirilmiştir.
    Maddede hâkime tanınan yetki, paylı malın yer itibariyle olduğu kadar, zaman bakımından da bölünebileceği esasına dayandırılmıştır.
    Yasanın paylı mülkiyete ilişkin hükümleri bütün olarak incelendiğinde, 688. maddeden, 695. maddeye kadar, paylı taşınmazda yönetim, tasarruf, yararlanma, koruma, giderlere katılma ve bu konularda paydaşlarca verilen kararların etkisi düzenlenmiş, bu suretle paydaşların mülkiyet haklarını bir çekişmeye meydan vermeden, uyum ve düzen içerisinde kullanmaları amaçlanmıştır. Böyle bir amacın gerçekleşme olasılığı bulunmayan hallerde, sorunlu paydaş yönünden paydaşlıktan çıkarma (Md. 696, 697), nihayet paylı mülkiyetin sonra ermesi (Md. 698–699) düşünülmüştür. Görüldüğü üzere yasa koyucu, öncelikle, kimi halde devamı zorunlu paylı mülkiyet ilişkisinin ayakta tutulmasına özen göstermiş, paydaşlık ilişkisinin ve paydaşlığın sona erdirilmesini son çare olarak amaçlamıştır.
    Yasanın bu amacı 693/2. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, mülkiyet çekişmesi ve sorunu olmayan paylı taşınmazlarda, kullanma ve yararlanma biçimi yönünden hâkimin müdahale zorunluluğu bulunduğu tartışmasızdır.
    O halde hâkim, paydaşlık ilişkisinin devamında fayda ve zorunluluk olan hallerde, paydaşların sicilden kaynaklanan haklarını ihlal etmeksizin, diğer paydaşların hakları ile bağdaştığı ölçüde, somut olayın özelliğini, taşınmazın konumunu, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, tarafların ihtiyaç ve gerçeklerini gözetmek suretiyle paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle paydaşlar arasında ne şekilde bölünebileceğini saptayıp buna göre karar vermek durumundadır.
    Bunun için de, taşınmaz başında keşif yapılarak, uzman bilirkişilerden açıklanan ölçütleri yansıtan, paylı taşınmazın zaman ve yer olarak bölünme biçimini belirleyen, çeşitli seçenekleri içeren rapor alınması, bunlardan en uygun olanına hükmedilmesi gereklidir.
    Somut olaya gelince, çekişmeli taşınmaz taraflar arasında paylı mülkiyet üzere olup, aralarında mülkiyet çekişmesi yoktur. Davacıların davadaki isteği de, taşınmazın kullanma ve yararlanma biçiminin hâkim tarafından belirlenmesi suretiyle taşınmazdan yararlanmalarının sağlanmasına ilişkindir.
    Hal böyle olunca, mahkemece yukarda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılıp, soruşturmanın tamamlanması, 693/2 maddesi uyarınca açılan davalarda tüm paydaşların davada taraf olmaları gerektiği gözetilerek dava dışı paydaşların da davaya dâhil edilmelerinin sağlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
    Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    KARAR NO : 2011/5822
    MAHKEMESİ : BAFRA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/01/2011
    NUMARASI : 2008/679-2011/39

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, kayden paydaşı oldukları 547 parsel sayılı taşınmazda paylarına karşılık herhangi bir yer kullanamadıklarını, davalıların kullanıma engel olduklarını ileri sürerek, paylarına yönelik elatmanın önlenmesi ve Türk Medeni Kanununun 693.maddesi uyarınca kullanım biçiminin belirlenmesi isteğinde bulunmuşlar, davacı Murat, yargılama aşamasında davasından vazgeçmiştir.
    Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu, davacılara ait payları haricen satın aldıklarını, davacıların fazladan para istediklerini bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı, Türk Medeni Kanununun 693.maddesinin koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, bir kısım davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve Türk Medeni Kanununun 693/2. maddesi uyarınca taşınmazın kullanım şeklinin belirlenmesi isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 547 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, davacıların taşınmazda yer kullanamadıklarını, davalı paydaşlarında kullanımlarına engel olduklarını ileri sürerek, paylarına yönelik elatmanın önlenmesi ve paydaşlar arasında taşınmazın kulanım biçiminin belirlenmesi isteğiyle eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, taraflar arasında, mülkiyet uyuşmazlığının bulunmadığı, çekişmenin, söz konusu taşınmazın kullanılma ve yararlanma biçiminin ne olması gerektiği noktasında olduğu kuşkusuzdur.
    Bilindiği üzere, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda paylı mülkiyet, yasanın 688 ile 700. maddelerinde düzenlenmiş, düzenlemede, genellikle 1926 tarihli önceki yasa hükümleri dikkate alınmış, “Yönetim ve Tasarruf’a” ilişkin bazı konularda açıklık sağlanmış, bu arada 693. madde ile de önceki yasadan farklı bir yasa hükmü getirilmiştir.
    Sözü edilen maddede aynen “Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hâkim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir. Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşlara temsilen sağlayabilir” ifadelerine yer verilmiştir. Önceki yasada bu maddeyi tam olarak karşılayan bir hüküm mevcut değildir. Özellikle, hükümet gerekçesinde değinildiği gibi, maddenin ikinci fıkrası ile paydaşlar arasında, paylı malı kullanma ve bu maldan yararlanma şekliyle ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde hâkimin yetkili olduğu; bu bölünmenin paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle bölünme biçiminde mümkün olacağı dile getirilmiştir.
    Maddede hâkime tanınan yetki, paylı malın yer itibariyle olduğu kadar, zaman bakımından da bölünebileceği esasına dayandırılmıştır.
    Yasanın paylı mülkiyete ilişkin hükümleri bütün olarak incelendiğinde, 688. maddeden, 695. maddeye kadar, paylı taşınmazda yönetim, tasarruf, yararlanma, koruma, giderlere katılma ve bu konularda paydaşlarca verilen kararların etkisi düzenlenmiş, bu suretle paydaşların mülkiyet haklarını bir çekişmeye meydan vermeden, uyum ve düzen içerisinde kullanmaları amaçlanmıştır. Böyle bir amacın gerçekleşme olasılığı bulunmayan hallerde, sorunlu paydaş yönünden paydaşlıktan çıkarma (Md. 696, 697), nihayet paylı mülkiyetin sonra ermesi (Md. 698–699) düşünülmüştür. Görüldüğü üzere yasa koyucu, öncelikle, kimi halde devamı zorunlu paylı mülkiyet ilişkisinin ayakta tutulmasına özen göstermiş, paydaşlık ilişkisinin ve paydaşlığın sona erdirilmesini son çare olarak amaçlamıştır.
    Yasanın bu amacı 693/2. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, mülkiyet çekişmesi ve sorunu olmayan paylı taşınmazlarda, kullanma ve yararlanma biçimi yönünden hâkimin müdahale zorunluluğu bulunduğu tartışmasızdır.
    O halde hâkim, paydaşlık ilişkisinin devamında fayda ve zorunluluk olan hallerde, paydaşların sicilden kaynaklanan haklarını ihlal etmeksizin, diğer paydaşların hakları ile bağdaştığı ölçüde, somut olayın özelliğini, taşınmazın konumunu, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, tarafların ihtiyaç ve gerçeklerini gözetmek suretiyle paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle paydaşlar arasında ne şekilde bölünebileceğini saptayıp buna göre karar vermek durumundadır.
    Bunun için de, taşınmaz başında keşif yapılarak, uzman bilirkişilerden açıklanan ölçütleri yansıtan, paylı taşınmazın zaman ve yer olarak bölünme biçimini belirleyen, çeşitli seçenekleri içeren rapor alınması, bunlardan en uygun olanına hükmedilmesi gereklidir.
    Somut olaya gelince, çekişmeli taşınmaz taraflar arasında paylı mülkiyet üzere olup, aralarında mülkiyet çekişmesi yoktur. Davacıların davadaki isteği de, taşınmazın kullanma ve yararlanma biçiminin hâkim tarafından belirlenmesi suretiyle taşınmazdan yararlanmalarının sağlanmasına ilişkindir.
    Hal böyle olunca, mahkemece yukarda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılıp, soruşturmanın tamamlanması, 693/2 maddesi uyarınca açılan davalarda tüm paydaşların davada taraf olmaları gerektiği gözetilerek dava dışı paydaşların da davaya dâhil edilmelerinin sağlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
    Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara