Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3133 Esas 2011/5813 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/3133
Karar No: 2011/5813

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3133 Esas 2011/5813 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/3133 E.  ,  2011/5813 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ÇEŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 17/11/2009
    NUMARASI : 1994/107-2009/401

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden maliki olduğu 480 parsel sayılı taşınmazın, sahte nüfus cüzdanı ile tanzim edilen vekaletname kullanılarak davalılara satış suretiyle temlik edildiğini ileri sürerek, sahtecilik nedeniyle tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde 4.000.000.000.-TL tazminatın tahsiline karar  verilmesini istemiştir.
    Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlar, davalı D..., yargılamaya katılmadığı gibi davaya cevap da vermemiştir.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın sahte olarak tanzim edilen vekaletname ile satışa konu edildiği, kayıt maliki davalıların iyiniyetli oldukları, davalı  D..."un sahte nüfus cüzdanı ile vekaleti tanzim ettiren kişi olup davalı Hazine ile birlikte tazminattan sorumlu olacağı gerekçesiyle tazminat isteği yönünden davanın kısmen  kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davacı ve davalı Hazine tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedildi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tazminat isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın tazminat isteği bakımından kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 480 parsel sayılı taşınmazın davacı B... B... adına kayıtlı iken 16.07.1992 tarihinde tanzim edilen vekaletname ile vekil kılınan davalı Durmuş tarafından 05.08.1992 tarihli akitle dava dışı O... E...’e, ondan 04.05.1993 tarihli akitle Hasan Aydoslu’ya, ondan 21.06.1993 tarihli akitle yarı yarıya O... N... Ç...ve Ç... E...’e, onlardan da 06.10.1993 tarihli ve 07.01.1994 tarihli akitlerle davalılar M...A... ve A... F...’a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
    Davacı, anılan temliklerin sahte olarak tanzim edilen vekaletname kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiğini, satıştan haberi olmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Dava konusu taşınmazın satışına dair işlemlerin sahte nüfus cüzdanı kullanılarak oluşturulan sahte vekaletname ile gerçekleştirildiği, sahtecilik hususunun dosya kapsamı ve derecattan geçen Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.03.2007 tarih, 1994/106 esas, 2007/62 karar sayılı ilamı ile sabit olduğu görülmektedir.
    Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Yasa’nın 1007., 1008., 1023. maddelerinde açıkça vurgulandığı üzere, devletin sorumluluğu altında tutulan, açıklık ve güvenirlik niteliğini taşıyan tapu kütüğündeki kayıtta malik gözüken bir kimseden taşınmaz mal satın alan kişinin iyi niyetinin ve edinmesinin korunması yasal kuraldır.
    Ne varki, her olayın kendine özgü özelliğine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen alıcı, iyi niyetli olduğunu ileri süremez. Bunun belirlenmesinde, normal düzeyde düşünce ve deneyim sahibi bir kişinin, sicilin dayanağını oluşturan belgeleri değil, sadece tapu kütüğündeki kayıt ve bilgileri inceleyip soruşturması halinde, yolsuz tescili öğrenebileceği durum göz önünde tutulur. 
    Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan  bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin  1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti  büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya  kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve   yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil  itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın  genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme  Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olayda; dava konusu 480 parsel sayılı taşınmazın sahte vekaletname ile davalı Durmuş tarafından dava dışı kişilere temlik edilerek, onlardan da davalılar M... A...ve A...’e intikal ettirildiği, satışların kısa aralıklarla ve düşük bedellerle yapıldığı görülmektedir.
    O halde, yukarıda açıklanan ilkeler ve somut olayın işleyiş tarzı gözetildiğinde, kayıt maliki davalıların iyi niyetli kabul edilmeleri doğru değildir. Aksinin kabulü yaşamın doğal akışına ve gereklerine ters düşer.
    Hal böyle olunca; davanın tapu iptali ve tescil isteği bakımından kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının ve davalı Hazinenin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.  Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  12.5.2011  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.

     

    Hemen Ara