Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3862 Esas 2011/5185 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/3862
Karar No: 2011/5185

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3862 Esas 2011/5185 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/3862 E.  ,  2011/5185 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ   : MANİSA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ   : 22/12/2010
    NUMARASI   : 2008/209-2010/354

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, babaları R.. K..."nın akli melekelerinin tam olmadığından vesayet altına alınması istemiyle açılan davanın derdest olduğu sırada mahkemece verilen tedbir kararının tapuya eksik bildirilmesi neticesinde murisin 2. eşi olan dava dışı M... K..."nın murise ait 3142 parsel sayılı taşınmazı mal kaçırmak amacıyla dava dışı O..."a bu şahsında davalı H..."ye satış suretiyle devrini sağladığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile R... K... adına tescili isteminde bulunmuşlardır.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davalının kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine   karar verilmiştir.
    Karar, tereke temsilcisi tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik  Hakimi    raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar  verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3142 parsel sayılı taşınmazın Remzi Kaşıkçı tarafından 13.11.2007 tarihli akitle dava dışı O... K..."a, bu şahsında 05.12.2007 tarihinde davalı Hatice"ye satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
    Her  nekadar, dava  açıldığı tarih  itibariyla R... sağ olduğundan dava şartı yok ise de, R... yargılama aşamasında 30.8.2009 tarihinde  vefat  etmiş  olup, dava atanan tereke  temsilcisi huzuru ile görülmekle dava şartının sonradan gerçekleştiği görülmektedir.
    Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan  bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyiniyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin  1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti  büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya  kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve  yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil  itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme  Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince; miras bırakan R..."nin çekişme konusu taşınmazı dava dışı O..."a temlik ettiği 13.11.2007 tarihinde hukuki ehliyete haiz olmadığı Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olup ehliyetsiz  kişinin yaptığı tasarrufun geçerlilik taşımayacağı, bu işleme hukuki sonuç bağlanamayacağı kuşkusuzdur. Ancak, son kayıt maliki davalı H... ikinci el konumunda olup, iyiniyet savunmasında bulunmuştur. Ne varki, bu hususta yukarıda belirtilen ilkeler  doğrultusunda yeterli bir araştırma yapılmış değildir.
    Hal böyle olunca, davalı H.."nin iyiniyetli olup olmadığı yönünde taraf delilleri toplanarak inceleme ve araştırma yapılması sonucuna göre  bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar  verilmiş olması doğru değildir. Tereke temsilcisinin bu yöne değinen temyiz  itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  02.5.2011  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.

     

    Hemen Ara