Esas No: 2011/4048
Karar No: 2011/5105
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4048 Esas 2011/5105 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : AKŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/05/2010
NUMARASI : 2010/364-2010/463
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı adına kayıtlı olan 49 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı- kenar çizgisi içerisinde kaldığını, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup, özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek tapunun iptal ve terkini isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın zamanaşımı süresinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın
olduğu alanda usulüne uygun belirlenmiş kıyı kenar çizgisi bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, dairece; “çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 11.9.1980 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 22.12.1999 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen yasa hükmü gözetilmek suretiyle ve her davanın açıldığı tarihteki koşullara tabi olup, dava tarihi itibari ile davacının davasında haklı olduğu ve yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerektiğinin göz ardı edilmemek koşuluyla davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi . .raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3621 sayılı yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının terkini isteğine ilişkindir.
Hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı hazinenin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Gerçekten de bozma kararına uyulmuş olmakla tarafları yararına usulü kazanılmış hak oluştuğuna göre bozma ilamında değinilen hususlar gözetilerek gerekli karar ittihazı zorunlu hale gelir. Mahkemece de bu husus benimsenerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş ise de, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 36. maddesi hükmüne 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesi ile ilave edilen 36/A hükmünde, “kadastroya dayalı işlemlerden dolayı açılacak davalar neticesinde davalı taraf davayı kaybetse dahi yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı hükmü öngörülmüş”, 17. maddesi ile de, anılan hükmün uygulanma zamanı infaz aşamasına kadar uzatılmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki; yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa hükmünün geçmişe şamil olarak uygulanması öngörüldüğünde anılan bu husus kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eder. Nitekim anılan 6099 sayılı Yasanın eldeki davalara da uygulanması gerektiği gözetildiğinde somut olayda hazine yararına usulen kazanılmış bir haktan söz etme olanağı yoktur. Esasen kararın davalı tarafından temyiz edilmemiş olması da neticeye etkili değildir.
Hal böyle olunca; 6099 sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle bir değerlendirme yapılarak yargılama giderleri ve avukatlık ücreti konusunda bir karar verilmesi gerekirken davada haklılık durumu gözetilerek taraflar yararına yargılama gideri ve vekalet ücreti takdiri doğru değildir.
Davacı hazinenin bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.