Esas No: 2010/13972
Karar No: 2011/3936
Karar Tarihi: 05.04.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13972 Esas 2011/3936 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KDZ.EREĞLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2009
NUMARASI : 2006/64-2009/14
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları H."ün kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak gerçekte bağışladığı halde satış göstermek suretiyle 405 ada 925, 949 ve 950 sayılı parselleri, 62 ada 381 ve 399 sayılı parselleri, 62 ada 400 parseldeki 3, 4, 6, 9 ve 12 nolu bağımsız bölümleri oğlundan olma davalı torunlarına devir ve temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar, murisin kızlarına ve damatlarına hibe yoluyla erkek çocuğundan daha fazla taşınmaz verdiğini, satışların gerçek olduğunu, bedellerinin ödendiğini, miras bırakana ait daha bir çok taşınmaz bulunduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, işlemlerin danışıklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne birleşen 2006/66 esas sayılı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.04.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vd. vekili Avukat A.K. N.A. ile temyiz edilen vd. vekili Avukat A. Ş.geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava ve birleşen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davaların kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, davalılar murisin gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olmayıp sağlığında sahip olduğu mal varlığından tüm mirasçılarını tatmin edercesine taksim iradesi olduğu savunmasında bulundukları halde mahkemece bu konuda hükme yeterli olacak nitelikte bir araştırma ve inceleme yapılmadığı görülmektedir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
O halde, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde miras bırakanın sağlığında dışarda mirasçı bırakmayacak şekilde her bir mirasçıya ne verildiğinin ve özgülendiğinin resmi kayıtlarla belgelendirilmesi, parasal yardımda bulunulduğunun şahit ifadelerine başvurarak duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi ve miras bırakanın gerçek iradesinin ortaya konulması, ondan sonra toplanan ve toplanacak delillerin birarada değerlendirilmesi ve neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla yetinilerek karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, çekişme konusu edilen 399 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapıda kat irtifakına geçilerek bağımsız bölümler meydana geldiğine göre davalı A.üzerindeki bölümler yönünden hüküm kurulması gerekirken infazı mümkün olmayacak şekide hukuki varlığı kalmayan 399 parsel üzerinden karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 05.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARAR NO : 2011/3936
MAHKEMESİ : KDZ.EREĞLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2009
NUMARASI : 2006/64-2009/14
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları H."ün kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak gerçekte bağışladığı halde satış göstermek suretiyle 405 ada 925, 949 ve 950 sayılı parselleri, 62 ada 381 ve 399 sayılı parselleri, 62 ada 400 parseldeki 3, 4, 6, 9 ve 12 nolu bağımsız bölümleri oğlundan olma davalı torunlarına devir ve temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar, murisin kızlarına ve damatlarına hibe yoluyla erkek çocuğundan daha fazla taşınmaz verdiğini, satışların gerçek olduğunu, bedellerinin ödendiğini, miras bırakana ait daha bir çok taşınmaz bulunduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, işlemlerin danışıklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne birleşen 2006/66 esas sayılı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.04.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vd. vekili Avukat A.K. N.A. ile temyiz edilen vd. vekili Avukat A. Ş.geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava ve birleşen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davaların kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, davalılar murisin gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olmayıp sağlığında sahip olduğu mal varlığından tüm mirasçılarını tatmin edercesine taksim iradesi olduğu savunmasında bulundukları halde mahkemece bu konuda hükme yeterli olacak nitelikte bir araştırma ve inceleme yapılmadığı görülmektedir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
O halde, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde miras bırakanın sağlığında dışarda mirasçı bırakmayacak şekilde her bir mirasçıya ne verildiğinin ve özgülendiğinin resmi kayıtlarla belgelendirilmesi, parasal yardımda bulunulduğunun şahit ifadelerine başvurarak duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi ve miras bırakanın gerçek iradesinin ortaya konulması, ondan sonra toplanan ve toplanacak delillerin birarada değerlendirilmesi ve neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla yetinilerek karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, çekişme konusu edilen 399 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapıda kat irtifakına geçilerek bağımsız bölümler meydana geldiğine göre davalı A.üzerindeki bölümler yönünden hüküm kurulması gerekirken infazı mümkün olmayacak şekide hukuki varlığı kalmayan 399 parsel üzerinden karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 05.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.