Dolandırıcılık - Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2015/10309 Esas 2016/6905 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
15. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/10309
Karar No: 2016/6905
Karar Tarihi: 19.09.2016

Dolandırıcılık - Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2015/10309 Esas 2016/6905 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık, bir kişinin işyerinden kontör aldıktan sonra güven tesis ederek kredi kartı fotokopisi ve kimlik bilgilerini alıp cep telefonu satın aldı, ancak geri dönmedi ve çekimin yapılamayacağını söyledi. Mahkeme, sanığın dolandırıcılık suçunu işlediği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verdi. Ancak, hüküm kurulurken cezanın alt sınırdan fazla olacak şekilde belirlenmesi nedeniyle hükmün bozulmasına karar verildi.
Kanun Maddeleri:
- TCK'nın 157, 52/2 ve 53. maddeleri (dolandırıcılık suçu)
- 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi
- 1412 sayılı CMUK'un 311. ve 321. maddeleri
- 5237 sayılı TCK'nın 61. maddesi.
15. Ceza Dairesi         2015/10309 E.  ,  2016/6905 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Dolandırıcılık
    HÜKÜM : TCK"nın 157, 52/2 ve 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet

    Dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü.
    Sanığın 23.06.2011 tarihli karara karşı eski hale getirme ve temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmakla, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"un 311. maddesi hükmüne göre eski hale getirme talebi ile birlikte temyiz isteminde bulunulmuş olması halinde bu talebi inceleme merciinin Yargıtay"ın ilgili dairesi olması karşısında; ... Asliye Ceza Mahkemesi"nin temyiz talebinin reddine ilişkin verdiği 27.05.2013 tarihli ek kararın hukuki değerden yoksun olduğu; bu kapsamda, sanığın sorguda belirtmiş olduğu adresinde bulunamaması nedeniyle tebligat yapılamaması üzerine MERNİS ortamında kayıtlı olan adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebliğ işleminin yapılması gerekirken, aynı kanunun 35. maddesine göre yapılan tebligatın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle sanığın asıl hükme yönelik yapmış olduğu temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu belirlenerek asıl hükme yönelik yapılan incelemede;
    Sanığın, olay tarihinden birkaç gün önce şikayetçinin işyerinden kontör aldığı, 7,00 TL borcu kaldığı, söz konusu parayı ödemeye giderek şikayetçi üzerinde güven tesis ettiği, o sırada iki adet ...malı toplam değeri 160,00 TL olan cep telefonunu beğendiği, şikayetçiye kimlik fotokopisi ile kredi kartını vererek "Telefonları eşime gösterip geleceğim, sen bu sırada karttan telefonların bedelini çek" diyerek aldığı ve geri dönmediği, şikayetçinin kredi kartından telefonların bedelini çekmek istediğinde ise kartın limitinin dolu olduğunu öğrendiği, bu şekilde sanığın kart limitinin dolu olduğunu, çekim yapılamayacağını bilerek şikayetçiyi dolandırmak kastı ile hareket ettiği, şikayetçinin zararının da giderilmediği anlaşıldığından, eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 18.06.2013 tarih ve 2012/15-1351-2013/328 E-K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, kanun koyucu, cezanın kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime somut olayın özellikleri ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini de göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Ancak, hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, bu düzenlemelere uygun olarak; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik ile dosya içeriğine yansıyan bilgi ve belgelerin isabetli biçimde değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır. Bu açıklamalar ışığında, şikayetçiden elde edilen menfaat miktarının 160,00 TL olması göz önünde bulundurularak, hüküm kurulurken, TCK"nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde takdir hakkının kullanılması suretiyle alt ve üst sınırlar arasında bir belirleme yapılması gerekirken, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasını gerektiren dolandırıcılık suçundan, 5237 sayılı TCK"nın 61. maddesinde sayılan kriterler esas alınmadan, hak ve nesafet kuralları ile orantılılık ilkesine aykırı olarak hapis cezasının alt sınırdan çok fazla uzaklaşılarak tayin edilmesi suretiyle fazla cezaya hükmolunması,
    Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesine istinaden halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 19.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara