Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/12110 Esas 2011/3245 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/12110
Karar No: 2011/3245

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/12110 Esas 2011/3245 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/12110 E.  ,  2011/3245 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 29/04/2010
    NUMARASI : 2009/467-2010/153

    Taraflar arasında görülen davada;                                                                                             
    Davacı, kayden maliki olduğu 1221 ada 188 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünde 3129 m2’lik azalmanın yenileme kadastrosu ile aynı ada 122  (eski 326) parsele dahil edilmesinden kaynaklandığını ileri sürerek, 122 parsel sayılı taşınmazın 3129 m2"lik kısmının iptali ile hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, yenileme kadastrosu çalışmasında çekişme konusu 122 parselin sınırlarında bir değişiklik olmadığını, iddiaların yerinde olmadığını belirtip zamanaşımı ve esas yönünden davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.                           
    Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.03.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden Hazine vekili Avukat G. T. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacı hazine, maliki olduğu 188 parsel sayılı taşınmazın 3129 m2"lik bölümünün yenileme kadastrosu ile 122 parsele dahil edildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
    Yenileme kadastrosundan sonra 122 parsel 19.1.1998 de ifraz edilerek 1221 ada 189,190,191,192 ve 193 parsellerin oluştuğu, bu taşınmazlardan 189 parselin yola terk edildiği, 190 parselin tramvay alanı olarak sicilden terkin edildiği, 192 parselin davalı tarafından dava dışı şirkete satıldığı ve dava tarihinden önce kat irtifakı tesis edildiği, 191 ve 193 sayılı ifraz parsellerin ise davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; tapulama ve kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların hukuksal ve geometrik durumlarını tesbit eden görevlilerin, ölçü hesaplama ve çizimlerde hata yaptıkları, kadastral kroki ve paftaların her zaman mülkiyet durumunu doğru olarak yansıtmadığı uygulamada bilinen bir gerçektir. Zamanımızda, kadastral ölçü ve hesaplamalarda kullanılan araç, gereç ve cihazların çok gelişmiş olmasına rağmen bu tür hatalara yine rastlanılmaktadır. İşte bu hataların düzeltilmesi zorunluluğu karşısında daha önce bazı yasal düzenlemeler yapılmışsa da; yetersiz kaldığından 25.6.1983 tarihinde 2859 Sayılı Tapulama ve Kadastro paftalarının yenilenmesi hakkındaki yasa yürürlüğe konulmuştur.          
    Söz konusu yasanın 1. maddesinde belirtildiği üzere “teknik nedenlerle yetersiz kalan uygulama niteliğini kaybeden veya eksikliği görülen ve en az bir mevki ya da ada biriminde zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen tapulama ve kadastro paftaları...” yenilenir.
    Yenilemenin yapılış biçimi uygulanacak teknik yöntemler uygulanması gereken usul ve kurallar ise bu yasanın 6. maddesi hükmü uyarınca çıkarılan yönetmelikte daha detaylı olarak açıklanmıştır.
    Hemen belirtmek gerekir ki; yenileme işlemi, önceki kadastro ile saptanan mülkiyet ve geometrik durumu yok sayan veya tamamen hükümsüz kılan yeni bir kadastro çalışması değil mümkün olduğu ölçüde aslına sadık kalınarak onun eksikliklerini tamamlayan sınırlarında ve yüzölçümlerinde görülen yanlışlıkları “orantı” ve “dengeleme” kurallarına göre düzelten bir önceki kadastroya ek bir işlemdir.  
    Zorunlu sebepler (parsel köşe noktalarının kaybolması, röperlerin bozulması gibi) sonucu ortaya çıkan sınır değişiklikleri, her zaman mülkiyet değişikliği niteliğinde değildir. İlk kadastronun aslına bağlı kalınmakla beraber kimi yasa ve yönetmelikte gösterilen bilimsel ve teknik verilere uygun olarak yapılan ölçümlere rağmen elde olmayan zorunlu sebepler sonucu ortaya çıkan değişiklik ve buna bağlı geometrik durumun kabulünde zaruret vardır.
    Ayrıca, ilk kadastro ile yenileme sonucu üretilen paftalar ve buna bağlı parseller ya da parsel topluluğu arasındaki fark yada farklar tecviz dışı ise parsel yüzölçümlerinin yukarıda değinildiği şekilde dengeleme ve orantı yoluyla düzeltileceği, bu suretle meydana gelen haksızlıkların da önlenebileceği kuşkusuzdur.
    Bu durumda, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle sınırların değişip değişmediğinin belirlenmesi zorunludur. Zira, sınırların değişmesi halinde uygulanacak hükümle, değişmemesi halinde uygulanacak hükümleri birbirinden farklıdır.
    Eğer sınırlarda bir değişiklik yoksa eski sınırlara itibar edileceği, sınırlarında ve yüzölçümlerinde bir yanlışlık ve eksiklik bulunmayan parsellerin yenileme dışı bırakılacağı tabiidir.
    Sınırlarda değişiklik mevcut ise, tapulama haritaları ile yenileme haritalarının çakıştırılıp uygulanması, bu uygulamada özellikle parsel köşelerinin hesaplanacak koordinatlarına göre tersim edilmesi, sınırların tespit edilememesi halinde sabit noktalardan  (sınırlardan) yararlanılması, tüm bulguların arz üzerinde işaretlenip rapor edilmesi ve gerekçelerin gösterilmesi asıldır.
    Diğer bir nokta ise, taşınmazda kadastro çalışmalarındaki hatalı tespitler dışında fiili kullanım sonucu ortaya çıkan yeni oluşum, yeni bir mülkiyet değişikliği niteliğinde olup, yenileme paftalarında nazara alınmaz.  
    Hal böyle olunca; üç kişilik bilirkişi heyeti ile yeniden keşif yapılarak yukarıda değinilen ilkelere uygun şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılması, duraksamaya yer bırakmayacak şekilde rapor ve krokinin hazırlatılması, eğer uygulama neticesinde davacının taşınmazına ait bir kısım yerin 122 sayılı parselin ifrazı ile oluşan ve dava dışı kişilere ait ifraz parseli kapsamında kaldığı anlaşılırsa, o kişiler aleyhinede dava açılması  için davacıya önel verilmesi, her iki davanın birleştirilmesi ve taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
    Davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 18.03.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

     

    Hemen Ara