Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı H.Y.in mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 1564 parsel sayılı taşınmazını oğlu C. satış gösterek devrettiğini, bu kişinin de yine muvazaalı olarak taşınmazın 24/34 payını davalı M.e, diğer 10/34 payını S. Y."ya, onun da davalılar A.ve D.a devrettiğini ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile muris H.mirasçıların adına payları oranında tescilini istemiştir.
Davalılar D. ve A. tapu kaydına güvenerek iyiniyetle taşınmazı iktisap ettiklerini, miras bırakan, ara malik ve diğer davalılar ile tanışıklık ya da akrabalıkları bulunmadığını, davalı M. dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını bildirip, davanın reddini savunmuşlar, dahili davalı M.da davanın reddini savunmuştur.
Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar, Dairece;"eski hale getirme talebinin kabulü ile sonuçlanın 15.3.2005 tarihli takipsiz bırakma işleminin HUMK."nun 409.maddesinde de öngörülen işlemden kaldırma nedeni olarak kabulüne olanak bulunmadığı, 1.12.2005 tarihi itibariyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesiyle yetinilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalı vekilliri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davalılar A.K.ile D. K.hakkındaki davanın kabulüne, davalı M.E.ve dahili davalılar M. A. ve N. İ. B. hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının miras bırakanı H. Y.in 1564 parsel sayılı taşınmazının 10/34 payını oğlu C.e, 24/34 payını ise davalı torunu M. E."a 29.5.1990 tarihinde aynı akitle satış yoluyla temlik ettiği, C.n taşınmazdaki 10/34 payını 12.4.1993 tarihinde S. Y."ya, onun da 11.4.1995 tarihinde 5/34"er paylarla davalılar A. ve D.a sattığı, davalı M. E."un 24/34 payı dava açtıktan sonra dahili davalı M.A."a, onun da N.İ.B."a satış suretiyle temlik ettikleri görülmektedir. Miras bırakan tarafından oğlu C., ondan S.ve daha sonra davalılar A. ve D."a yapılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek ve mahkemece de benimsenmek suretiyle bu davalılar yönünden davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalılar A. ve D.un temyiz itirazlarının reddine.
Davacının, temyizine gelince, miras bırakan aynı akitle davalı torunu M.e de pay temlikinde bulunmuştur. Bu durumda, davalı toruna yapılan temlikin muvazaalı olmadığı yönündeki gerekçe miras bırakanın iradesinin tecezzi etmesi (bölünmesi) anlamını taşır ki, buna da yasal olanak yoktur.
Öncelikle, torunu M."e yapılan pay devrinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu anlaşıldığından bu yönden davanın kabulü gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan, gerek yukarıda özetlenen olgular ve gerekse tanık anlatımlarından murisin mahkemenin kabulünde olduğu üzere C."e muvazaalı temlik yaptığı, davalı M.ten 24/34 payı devralan sonraki eller bakımından davalıların ard arda gelen ve yargılama sırasında Cereyan eden edinimler, satış değeri ile gerçek değer arasındaki fark, anılan davalıların satın alma sırasındaki taşınmazla ilgili tahkikat yaptıklarına dair beyanları, davalı Mustafa"nın aynı köylü olması, davalı N.in de komşu parsel maliki oldukları gözetildiğinde bu davalıların durumu bilen konumunda oldukları, bu nedenle T.M.K."nun 1024.maddesi anlamında iyiniyetli sayılamayacakları ve T.M.K."nun 1023.maddesinin koruyuculuğundan da yararlanamayacakları sonucuna varılmaktadır.
O halde, davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.