Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, sağ olan babası Y. T.’ın kayden maliki olduğu 1225 parsel sayılı taşınmazın davalı A.S.’a satış suretiyle temlik edildiği tarihte hukuki ehliyetinin olmadığını, vesayet altında olduğunu satışın yapılmasına yakın akrabaları R. T."ın aracılık ettiğini, tapuda satış bedelinin 10.000,00 TL gösterilirken davalı ile yaptığı satış protokolünde 95.000,00 TL değer belirlediğini, bedelin bayiine ödenmediğini, ehliyetsizlik nedeniyle temlik işleminin geçersiz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile önceki kayıt maliki Y. T. adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamalarda vesayet altına alınan Y.T.’a vasi tayin edilen A.Ş.’ın davaya katılımı sağlanmış, taşınmazı satış yoluyla temellük eden O. Parlar’ın iyiniyetli olmadığı, diğer davalı ile fikir ve elbirliği içinde olduğu, TMK’nun 1023 maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı bildirilerek HUMK’nu 186. maddesi uyarınca ona karşı da tapu iptal tescil davası olarak davaya devam ettiğini bildirmiştir.
Davalı, davanın vasiye ihbar edilerek katılımı ile devam edilmesi gerektiğini, mirasçılarının tamamının davada yer almasının zorunlu olduğunu, taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devam edilmeyeceğini, akit tarihi itibariyle ehliyetsizlik iddiası yönünden gerekli soruşturmanın yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dahili Davalı O.P.; tapu kaydına güvenerek taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, TMK’nun 1023 maddesinin korumasının yararlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava; ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; husumet yokluğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; temliki yapan Y.T.’ın kızı Ş.22.11.2007 tarihli dava dilekçesinde açıkça sağ olan babasının hukuksal ehliyetten yoksun olduğunu ve yapılan temlik işleminin yok hükmünde olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile yeniden babası Yusuf adına tescili isteğinde bulunmuş, vasi atanması konusundaki davanın devam ettiğini bildirmiştir. Nitekim yargılama sırasında Y.a vasi atanmış, vasinin verdiği vekâlete dayanarak davaya katılan vekil aynı isteği yinelemiştir. Bu durumda olayda temliki yapan Y.’un, dava açan kızı Ş."ın kendi adına değil bizzat temliki yapan kişi adına tescili isteğinde bulunduğu açıktır.Başlangıçta dilekçeyi veren kişinin davada bir sıfatı yok ise de yargılama sırasında atanan vasinin vekilinin davayı yürütmesi keza başlangıçta varolmayan dava koşulunun sonradan tamamlanması ve oluşması anlamını taşır böylece taraf teşkilinin sağlanmış olduğunu kabul etmek gerekir.
Ne var ki, TMK’nun 462/8 maddesi uyarınca husumete izin alınmamış olması doğru değildir.
Hal böyle olunca; öncelikle vesayet makamından husumete izin kararı alınarak yargılamanın yürütülmesi, taraf delillerinin değerlendirilmesi ve hâsıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi de doğru değildir.
Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nu 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.