Esas No: 2011/1183
Karar No: 2011/2466
Karar Tarihi: 03.03.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1183 Esas 2011/2466 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, babasının taşınmazını kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaparak dava dışı yükleniciye satış suretiyle temlik ettiğini ve yüklenicinin murise düşen bağımsız bölümleri miras bırakana devretmesi gerekirken, diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak bir daire ve bir işyerinin davalılara satış yoluyla devredildiğini ileri sürerek tapu iptali ve tüm mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkeme, çekişme konusu bağımsız bölümlerin yüklenici tarafından satışlarının yapıldığı, muris muvazaasının şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak, miras bırakanın asıl irade ve amacının tespit edilmesi gerektiği ve tüm mirasçılar adına tescil istemi olmasına rağmen davanın pay oranında değerlendirilmesinin yanıltıcı olduğu belirtilmiştir. HUMK'nun 428. maddesi gereğince karar bozulmuştur. Kanunlar: Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddeleri.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSKİLİP ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/07/2010
NUMARASI : 2009/236-2010/288
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan babasının 266 ada 1 parsel sayılı taşınmazını kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaparak dava dışı yükleniciye satış suretiyle temlik ettiğini, yüklenicinin inşaatı bitirdikten sonra murise düşen bağımsız bölümleri miras bırakana devretmesi gerekirken, diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak bir daire ve bir işyerinin davalı ."e, bir adet meskenin de diğer davalıların murisi A."e satış yoluyla devrettiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tüm mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı F.dışındaki davalılar ile dahili davalı Medine, davanın reddini savunmuşlardır.
Dahili davalı mirasçılar, dava konusu taşınmazların O., Y.un mirasçıları adına tesciline karar verilmesini istediklerini, davayı da davacının yürütmesine muvafakat ettiklerini beyan etmişlerdir.
Mahkemece, çekişme konusu 6, 8 ve 10 nolu bağımsız bölümlerin yüklenici tarafından satışlarının yapıldığı, taşınmazların o tarihte miras bırakanın adına kayıtlı olmadığı, muris muvazaasının şartlarının oluşmadığı, davanın sadece davacının payı oranında değerlendirildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Davacı, muris muvazaası hukuksal nedenine dayanarak çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile tüm mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın sağlığında dava konusu 266 ada 1 parsel sayılı taşınmazıyla ilgili olarak dava dışı yüklenici ile anlaştığı, bu harici anlaşmaya göre taşınmaz üzerinde 6 daire ve 6 dükkan yapılmasının kararlaştırıldığı, bunlardan 3 daire ve 3 dükkanın arsa sahibine bırakılması konusunda mutabakata vardıkları, bu hususun mahkemenin ve tarafların kabulünde olduğu; inşaatın yapılması amacıyla taşınmazın 3.1.1991 tarihinde ve satış yoluyla kayden yükleniciye devredildiği, taşınmazda 4.1.1994 tarihinde Kat Mülkiyeti tesis edilerek oluşan bağımsız bölümlerden çekişme konusu 6 nolu dükkan ile 8 nolu meskenin davalı C.10 bağımsız bölüm nolu dairenin ise diğer davalıların miras bırakanı A.e 6.1.1994 tarihinde ve satış gösterilmek suretiyle aktarıldığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, gerek 1.4.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, gerekse 1987 tarih 4/5 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda pay oranında istekte bulunulabileceği gibi, tüm mirasçılar adına da tescil istenebileceği açıktır.
Ancak, terekeye iade istekli davalarda tüm mirasçıların olurlarının ya da katılımlarının sağlanması veyahut temsilci huzuruyla yargılamanın sürdürülmesi zorunludur. Nitekim eldeki davada da, dava dışı mirasçıların davaya olurları alınmıştır.
Somut olayda da, miras bırakan aslında kendisine ait taşınmazı yalnızca kat karşılığı inşaat yapılmak üzere dava dışı yükleniciye tapu kaydıyla devretmiş ve oluşan bir kısım bağımsız bölümlerin miras bırakana kalacağı kararlaştırılmıştır. Böylesi bir olayda da, 1.4.1974 tarih ½ Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulacağı kuşkusuzdur. Muris muvazaası iddiasının kanıtlanması durumunda dava konusu bağımsız bölümlerin miras bırakan adına değil davalılar adına mal kaçırma amacıyla tescil edildiği anlaşılmış olacaktır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı ? yoksa mal kaçırma amacın mı ? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Kabule göre de, tüm mirasçılar adına tescili istenmesine ve diğer mirasçıların muvafakatları alınmış olmasına karşın davanın pay oranında değerlendirilmesi de doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.