Esas No: 2011/265
Karar No: 2011/1662
Karar Tarihi: 17.02.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/265 Esas 2011/1662 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2006
NUMARASI : 2006/130-2006/421
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 7873 ada 15 parsel sayılı taşınmaza davalının çekme mesafesi bırakmadan inşaat yapmak suretiyle müdahale ettiğini, inşaat nedeniyle evinin pencere ve balkonunun kapatıldığını ileri sürüp komşuluk hukukuna aykırı elatmanın önlenmesine ve inşaatın yıkımına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kendi parseline yapmış olduğu binanın dava konusu taşınmaza bir müdahalesi ve zararı olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza davalı binasının bir müdahalesi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 15 parselin davacı adına kayıtlı olduğu, davalının ise komşu 16 parselde paydaş bulunduğu, 16 parselin diğer paydaşının da dahili dava suretiyle davada yer aldığı anlaşılmaktadır.
Davacı, davalı taşınmazda yapılan binanın kendi taşınmazı tarafında çekme mesafesi bırakılmadan yapıldığını, imara aykırı olarak verilen inşaat ruhsatının iptali için idari yargı yerinde dava açtığını, evinin pencere ve balkonunun kapatıldığını ve yağmur sularından dolayı zarar gördüğünü ileri sürüp eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Somut olayda; yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde mahkemece hükme yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Öte yandan; çekişmeye konu edilen binanın Seyhan belediyesince 14.02.2006 tarihinde onaylanan inşaat ruhsatına davalı olarak yapılmakta olduğu, davacının yargılama sırasında açtığı davada Adana 1. İdare Mahkemesinin 27.12.2006 tarih, 2009/958 esas, 2009/1133 sayılı kararı ile, söz konusu 14.02.2006 tarih, 6/5 sayılı inşaat ruhsatının imar planına aykırı tasarlandığı, işlemin imar mevzuatına, şehircilik ilkelerine ve planlama prensiplerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verildiği, anılan kararın 23.11.2010 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
Bu durumda, mahkemenin davaya konu edilen binanın inşaat ruhsatı ve projesine uygun yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş olmasının doğru olduğu da söylenemez.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular gözetilerek araştırma inceleme yapılması, davalı binasının inşaat ruhsatının iptal edildiği de dikkate alınarak anılan yapı nedeniyle davacının bir zararının mevut olup olmadığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Öyle ise, davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.