Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1621 Esas 2011/1621 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/1621
Karar No: 2011/1621

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1621 Esas 2011/1621 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacılar, miras bırakanlarının mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak taşınmazlarını davalılara satış suretiyle temlik ettiklerini ve bu taşınmazların bir kısmının daha sonra dava dışı üçüncü bir kişiye devredildiğini iddia ederek, kayıtlı bağımsız bölümlerin iptal ve tescilini, satılan taşınmazlar için değerinin yasal faiziyle birlikte tahsili isteklerinde bulunmuşlardır. Bu dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalıdır. Asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen dava hakkında ise atiye bırakılması nedeniyle karar verilmesine karar verilmiştir. Ancak davacıların dava dilekçesinde belirttiği dava dışı üçüncü kişiye satılan taşınmazların bedelinin tahsili isteği için yeterli harcın yatırılmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle, davacıların bu yönde yapacağı işlemlerin gerçekleştirilmesi için gereken harcın tamamlanması ve ilgili kanun maddelerine uygun bir şekilde yeniden hareket edilmesi gerekmektedir. Kanun maddeleri olarak, HUMK'nun 413 ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 26, 27, 28, 30 ve 32. maddeleri belirtilmiştir.
1. Hukuk Dairesi         2011/1621 E.  ,  2011/1621 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GİRESUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 17/09/2010
    NUMARASI : 2003/314-2010/372

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; 
    Davacılar, miras bırakanları M... R...’ın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 76 ada 2 parsel sayılı taşınmazını 1/2’şer paylı olarak davalılardan B... İle diğer davalıların miras bırakanı M... Ü...’ye, 148 ada 17 parselin tamamı ile 211 parsel sayılı taşınmazındaki bir kısım hissesini davalıların miras bırakanı M... Ü...’ye satış suretiyle temlik ettiğini, 211 parselin daha sonra dava dışı 3. kişiye devredildiğini, 76 ada 2 parsel sayılı taşınmazda kat mülkiyeti kurulduğunu, zemin katının dava dışı bir bankaya satıldığını, diğer bağımsız bölümlerin ise davalılar adına kayıtlı olduğunu ileri sürerek, 76 ada 2 parselde davalılar adına kayıtlı bağımsız bölümlerle, 148 ada 17 parselin miras payları oranında tapularının iptal ve tescilini, 76 ada 2 parselde satılan zemin kat ile 211 parselin değerinin yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsili olmadığı takdirde tenkis isteklerinde bulunmuşlardır.
    Birleşen davada ise, 148 ada 17, 18, 21 ve 211 parseller yönünden muris muvazaasına dayanarak tapu iptal tescil ve tenkis isteklerinde bulunulmuştur.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, birleşen davanın atiye bırakılması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, asıl davanın reddine dair verilen karar Dairece “…miras bırakanın mirasçıları arasında paylaştırma kastıyla hareket edip etmediğinin belirtilen ilkeler çerçevesinde araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle …”bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma ilamı gereğince birleşen davanın atiye bırakılması nedeniyle hakkında karar verilmesine yer olmadığına, asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, taraflarca süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.06.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar İ. N. vd. vekili Avukat T... Y..., davacı B... T... vekili Avukat K... K... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil, tazminat ve olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı gereğince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen dava hakkında ise atiye bırakılması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, miras bırakan M... R...’ın bozma ilamında değinildiği üzere tüm mirasçıları kapsar biçimde hak dengesini gözeten ve kabul edilebilir ölçüde bir paylaştırma yapmadığının belirlenmesi ve benimsenmesi suretiyle davalılar adına kayıtlı taşınmazlar bakımından davacıların miras payı oranında tapuların iptal ve tesciline karar verilmiş olması; dava dışı 3. kişiye temlik edilen ve bedeli istenen 211 parsel yönünden taşınmazın davalılara temlik edilen payının değeri üzerinden bedele hükmedilmiş olması doğrudur. Davalıların, temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine;
    Davacıların temyiz itirazlarına gelince; davacılar, dava dilekçelerinde davalılar adına kayıtlı miras bırakandan satış yoluyla intikal eden taşınmazlar yönünden tapu iptal tescil isteğinde bulunmuşlar, 76 ada 2 parselde bulunan zemin 2 nolu bağımsız bölümün dava dışı 3. kişiye satılmış olması nedeniyle belirlenecek bedelinin tahsili isteğinde de bulunmuşlardır.
    Bilindiği üzere; Davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, HUMK.nun 4l3 ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 26., 27., 28., 30. ve 32. maddelerinin öngördüğü işlemin yerine getirilmesi ve gerekli olan harcın alınması zarureti vardır. 
    Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 Sayılı Kanunun 32. maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
    Öte yandan;  davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkca belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle  HUMK."nun l59. maddesi açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı yasanın l63. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki,ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka  dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazan davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önliyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.   Somut olayda; dava dışı 3. kişiye satılan 211 parseldeki pay yönünden noksan harç tamamlatıldığı halde, 76 ada 2 parselde bulunan zemin 2 nolu bağımsız bölümle ilgili olarak dava dilekçesinde dava dışı 3. kişiye satılması nedeniyle belirlenecek bedelinin tahsili talep edilmesine rağmen mahkemece yukarıda değinilen ilkelere uygun olarak eksik harcın tamamlanması yönünde verilen bir mehil ve kesin mehilden söz etmeye olanak yoktur.
    Hal böyle olunca; 76 ada 2 parselde bulunan dava dışı 3. kişiye satılan zemin 2 nolu bağımsız bölüm yönünden yukarıda değinilen ilkelere göre harcın tamamlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hatalı gerekçe ile reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan birleşen davacı vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının karşı taraftan alınmasına,  28.06.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara