Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan babası R..T... 377 ada 11 parsel sayılı taşınmazını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak ölünceye kadar bakım akdiyle davalı torunu Ş.."ye temlik ettiğini ileri sürerek, payı oranında iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, murisin tek mal varlığının devredildiği ve devrin bakım borcunu aşar nitelikte bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.02.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat F..S.. ile temyiz edilen vekili Avukat Z..Ş..geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi S.. Ö..tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı, miras bırakan R.. "nın 377 ada 11 parsel sayılı bahçeli kargir ev niteliğindeki taşınmazı, 26.9.1989 tarihinde torunu davalı Ş.."ye ölünceye kadar bakma koşullu olarak temlik ettiğini, asıl amacının mirasçıdan mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek, pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, bakım edimini yerine getirdiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının miras bırakanın oğlu; davalının ise torunu olduğu, bahçeli kargir ev nitelikli taşınmazın 26.09.1989 tarihinde ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi ile ( 5 milyon rayiç bedelli) davalıya temlik edildiği; davalının 25.4.1956 doğumlu olup 11.4.1979 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı; 31.5.2005 tarihinde emeklisi, 1.1.1979 tarihinden beri vergi mükellefi olduğu ve halen devam ettiği oto lastik tamiri ve kahve işleticiliği yapıtığı, evin elektrik ve su aboneliğinin de davalı adına olduğu miras bırakanın 20.2.1992 tarihinde öldüğü, davanın 1.6.2009 tarihinde açıldığı, bu tarih itibariyle arsanın 13.031.00.-TL, binanın 26.744.40.-TL değerinde olduğu, tüm tanık anlatımlarından miras bırakanın davalı ile birlikte kaldığı ve yaşadığı; belirli bir bakım ihtiyacının bulunmadığı, yaşlılık aylığı aldığı, üzerindeki evin bazı tanık beyanlarına göre muris diğer tanıklara göre ise davalı tarafından inşa edildiği, murisin başka mal varlığının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle, belirtmek gerekir ki, gerçekten ölünceye kadar bakıp gözteme sözleşmesi taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen şekle bağlı bir sözleşme türü olup, B.K."nun 511.maddesinde tanımlanmıştır. Miras bırakanın, mirastan mal kaçırmak amacıyla aslında bağışlamak istediği tapulu taşınmazını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devrettiği takdirde 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında ifadesini bulan muris muvazaasından söz edilebilir. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir deyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının ortaya çıkarılmasına bağlıdır.
Bilindiği üzere; bakıp gözetme koşulu ile yapılan temlikin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinimin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Murisin yaşı, fiziki, genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri değerlendirmede dikkat edilmesi gereken hususlardandır.
Yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde somut olaya bakıldığından, miras bırakanın sosyal güvencesinin, hayatının idamesi ve sağlının korunmasına yetecek rahat bir gelirinin bulunmadığı, yaşlılık aylığı aldığı, Ö.K.B. Sözleşmesinin 1989 yılında yapıldığı, murisin 1992 tarihinde öldüğü, sağlığında bakılmadığı yönünde bir beyan ya da iddia da bulunmadığı, davalının 1979 tarihinden beri düzenli bir iş ve geliri ile murise bakabilecek konumda olduğu, hayatı boyunca miras bırakanın davalı ile birlikte yaşadığı, onunla ilgilendiğinin davacının oğlu dahil tüm davacı ve davalı tanıklarca ifade edildiği gözetildiğinde temlikteki asıl amacın, mirasçıdan mal kaçırmak değil; gerçek bir ölünceye kadar bakıp gözetme olduğu sonucuna varılmaktadır. Kural olarak, tüm mal varlığının temlikinde muvazaadan söz edilebilir ise de, bakım alacaklısının kendisiyle ilgilenilmesi, ihtiyaçlarının kısmen ya da tamamen karşılanmasını teminen verilebileceği tek taşınmazın devredilmesinde amacının bakılmak değil, muvazaa olduğu şeklindeki görüş, gerçekten tek taşınmazı olan kişilerin Ö.K.B.Akdi yapamayacakları sonucunu doğurur ki, bunun Anayasa"nın teminatı altındaki ticaret ve akit yapma serbestisi ile bağdaşabileceği söylenemez. Esasen, somut olayda temlik edilen taşınmazın temlikinden yirmi yıl sonra dava tarihi itibariyle yapılan değerlendirmede bulunan bedeli bile ancak, bakımı karşılayabilecek niteliktedir.
Hal böyle olunca, tüm bu olgular ve ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 15.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.