Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/9762 Esas 2011/1395 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/9762
Karar No: 2011/1395
Karar Tarihi: 11.2.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/9762 Esas 2011/1395 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, ölen H'nın 5 parsel sayılı taşınmazı davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiğini iddia ederek, tapu iptali ve muris adına tescilini istemiştir. Birleşen dava ise tapu iptali tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Mahkeme, asıl davanın kabulüyle tüm mirasçılar adına tesciline, birleşen davanın ise reddine karar vermiştir. Yargıtay ise, temlik işleminin geçerliliği için bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içinde olmasının zorunlu olmadığını belirterek, davalının temyiz itirazlarını yerinde bulmuştur. Kanun maddeleri olarak Borçlar Kanunu'nun 511 ve 514. maddeleri, Medeni Kanun'un 640. maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi geçmektedir.
1. Hukuk Dairesi         2010/9762 E.  ,  2011/1395 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KEŞAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 24/06/2009
    NUMARASI : 2006/88-2009/210

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
    Davacı, miras bırakan H.."ın mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak çekişme konusu 16 parselin geldisi olan 5 parsel sayılı taşınmazı ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik ettiğini ileri sürerek, iptal ve muris adına tescilini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuş, birleşen davasında ise; miras bırakanın bedelini ödeyerek alıp davacı (karşı davalı) adına tescil edilen taşınmaz kaydının iptali ile mirasçılar adına tescili, olmazsa tenkisi isteğinde bulunmuştur.
    Mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.02.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Asıl dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, birleşen dava ise tapu iptal tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, asıl davanın kabulü ile tüm mirasçılar adına tesciline;birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan H.."ın maliki olduğu 5 parsel sayılı taşınmazını 31.12.1985 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı eşi H..ye temlik ettiği ,onun da edindiği 5 parseli 2"ye ifraz ettirerek 15 ve 16 parsellerin oluştuğu,çekişmeye konu edilen 16 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
    Asıl davada davacı, miras bırakanın yapmış olduğu bu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Birleşen davada ise eldeki davanın davalısı H.., yine eldeki davanın davacısı N..aleyhine;murisin bedelini ödeyerek çekişme konusu 6 parsel sayılı taşınmazı davalı oğluna satın aldığını ve onun adına sicil kaydının oluşturulduğunu ileri sürerek dava açmış,mahkemece birleşen davada davacının iddialarını kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece, birleşen davada davacının dava konusu taşınmazın bedelinin muris tarafından ödendiği iddiasının kanıtlanamadığı belirlenmek ve benimsenmek suretiyle birleşen davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının, (birleşen davanın davacısının) öteki temyiz itirazları yerinde değildir,reddine.
    Davalının, diğer temyiz itirazlarına gelince;
    Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).
    Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
    Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
    Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince,muris H.."ın, maliki olduğu ve çekişmeli taşınmazın öncesini teşkil eden 5 parsel sayılı taşınmazını temlik ettiği 31.12.1985 tarihi ile ölüm tarihi olan 24.2.2005 tarihine kadar (uzunca bir süre geçmesine karşın) davalı H."nin bakım borcunu yerine getirmediğine yönelik herhangi bir iddiasının ve davasının olmadığı dosya kapsamı ile de sabittir. Her nekadar, eşlerden birinin diğerine yasadan kaynaklanan sebeplerle bakım borcu bulunmakta ise de;kendisi ile ölünceye kadar bakma akdi yapamayacağına dair bir kural da yoktur.Bu husus, gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarıyla duraksamaya yer bırakmayacak şekilde benimsenmiştir. O halde, yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde miras bırakanın gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırma amacını taşıdığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
    Hal böyle olunca asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmadığı gibi; kabul tarzı itibarı ile de davadaki istek muris adına tescil ya da o da öldüğünden tüm mirasçılar adına tescil olduğu ve dava dışı mirasçıların da bulunduğu gözetildiğinde mahkemece diğer mirasçıların açılan davaya muvaffakatları sağlanmadan veya TMK "nun 640. maddesi gereğince terekeye temsilci atanması temin edilerek davanın görülebilirlik koşulu yerine getirilmeden neticeye gidilmiş olması da isabetli değildir.
    Davalının, temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 11.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara