Esas No: 2010/8610
Karar No: 2011/729
Karar Tarihi: 25.01.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/8610 Esas 2011/729 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2009
NUMARASI : 2008/172-2009/473
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, çekişme konusu 335 ada 12 parsel sayılı taşınmazda miras bırakanı A..."a ait 270/530 payın, davalı Tapu Sicil Müdürlüğünün isim benzerliği nedeniyle yapmış olduğu hatalı hisse birleştirme işlemi sonucunda yolsuz olarak davalı A.. adına tescil edildiğini, A.."ın da diğer davalı Hamit"e devrettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescili, olmadığı halde tazminat isteğinde bulunmuştur.
Davalı H.., davaya yanıt vermemiş, diğer davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın tapu iptal ve tescil isteği yönünden reddine, tazminat talebine ilişkin olarak kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili, birleşen davanın davalıları vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.01.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden A..Ö.. vekili Avukat ile diğer temyiz edenler Hazine vekili Av, A..K.. vekili Av.geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı asil gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava ve birleştirilen dava, tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, birleştirilerek görülen davanın, tapu iptal ve tescil isteği yönünden reddine; tazminat isteği yönünden ise davacının miras payı oranında kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının, çekişmeli taşınmazda miras bırakanı A.."a ait 270/530 payın, davalı Tapu Sicil Müdürlüğünün, isim benzerliği nedeniyle yapmış olduğu hatalı tevhit işlemi sonucunda yolsuz olarak davalı A.. adına tescil edildiğini, onunda diğer davalı H.."e devrettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescili, olmadığı halde tazminat talep ettiği; miras bırakan A."ın, dava dışı F.., S.., S.. ve H.. isminde mirasçılarının daha bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanununun 599.maddesi hükmü uyarınca; miras, murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibarı ile hak sahibi olurlar. Türk Medeni Kanunun 640.maddesi hükmü gereğince birden çok mirasçının bulunması halinde, mirasın intikaliyle paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve sözleşme veya
kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Türk Medeni Kanununun 701/2. maddesi hükmüne göre, elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bir başka ifadeyle, tereke üzerindeki hak sahipliği ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olan ortaklıktır.
Bu yasal düzenlemelere göre, miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, terekedeki paylar ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların terekeye giren mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde somut ve bağımsız payları mevcut değildir.
O halde, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler dikkate alındığında ve dava dışı mirasçılarında bulunduğu gözetildiğinde, davacının yolsuz tescil hukuksal nedeniyle ve kendi payına hasren tek başına dava açamayacağı tartışmasızdır. Esasen, mülkiyet çekişmesini içeren ve değinilen nitelikli davada pay oranıyla açılan davanın dinlenilmesine olanak yoktur. Öte yandan, Türk Medeni Kanununun 702/4. maddesi hükmü ortaklığa ait mallara yönelik dışarıdan gelecek tehlikelere ve zararlara karşı koruyucu ve def’etmeye (Türk Medeni Kanununun 683/2.maddesinden kaynaklanan) ilişkin bir hüküm olup somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
O halde, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de, ikinci el durumunda olan davalı Hamit"in, TMK"nun 1023 maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı gerekçesiyle iyiniyetli olduğu benimsenerek hakkındaki tapu iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş ise de, davalı H.., davalılardan A.."ın kayınbiraderi olduğu, TMK"nun 1024. maddesi uyarınca yolsuz tescili bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu gözetildiğinde, kendisinin iyiniyetli olduğu kabul edilemeyeceği gibi; ediniminin korunmasına da yasal açıdan olanak yoktur. Buna göre, Mahkemece, delillerin değerlendirilmesinin doğru olduğu söylenemez.
Ayrıca, TMK"nun 1007. maddesi hükmü gereğince, tapu sicilinin tutulması kamu düzeniyle ilgili olup, bazı prensipleri mevcuttur. Bu prensiplerden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenirliği), bir diğeri ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması yani illetten mücerret olmaması, sonuncusu ise TMK"nun 1007. maddesi hükmü uyarınca sicillerini tutulmasından dolayı Hazinenin kusursuz sorumluluğu ilkesidir. Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteği reddedilmiş, ilk el durumundaki davalı A.. ile birlikte davalı Tapu Sicil Müdürlüğü tazminattan sorumlu tutulmuştur.
Hemen belirtilmelidir ki, Tapu Sicil Müdürlüğü, tapu sicillerinin tutulması ve kuruluş mevzuatında öngörülen sair işlevleri bulunan bir kurum olup, TMK"nun 1007. maddesinde öngörülen sicillerin tutulmasından kaynaklanan sebeple sorumlu tutulması gerekli kurum değildir. Sorumluluğun münhasıran Maliye Hazinesine ait olacağı tartışmasızdır.
4353 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca Hazine vekilinin, davada davalı Tapu Sicil Müdürlüğünü vekil sıfatıyla temsil etmiş olması bu kurumun sorumlu tutulması için sebep teşkil edemez.
Belirtilen bu ilkeler karşısında, kabul tarzı itibariyle de yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Hal böyle olunca, tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri vekili için 825.00."şer-TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 25.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.