Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 29 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu bağımsız bölümün kendisinin uzun yıllar Amerika"da yaşaması ve Türkiye"deki koşulların bilmemesinden yararlanan ve güven telkin ederek kendisini kandırıp hileye düşeren davalı Nermin"in yakınları olan diğer davalılarla işbirliği yaparak N"e temlikinin sağlandığını, onun da taşınmazı davalı S."a devrettiğini ileri sürerek, tapunun iptali ile adına tescilini istemiştir.
Bir kısım davalılar; davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, davacı vekili, asilin vefat ettiğini, çocuklarının A.B.D. vatandaşı olmaları nedeniyle veraset ilamı alınmasının uzun sürdüğünü, 30.6.2009 tarihinde ölen davacı İsmet mirasçıları vekili olarak 17.6.2010 tarihli dilekçe ile duruşma günü verilerek eski hale getirme talebinde bulunulmuş, talebin reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı mirasçıları tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Asıl ve Birleşen davalar, tapu iptal ve tecsil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına dair verilen karar davacı asilin yargılama sırasında ölmesi nedeniyle alınan veraset ilamı uyarınca mirasçıları tarafından 17.6.2010 tarihli dilekçe ile duruşma günü verilerek eski hale getirme talebinin reddedilmesi üzerine karar davacı mirasçıları tarafından temyiz edilmiştr.
Bilindiği üzere, dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur.
Ancak, yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar tarafın ölümü ile konusuz kalmaz, mirasçıları ölenin külli halefi olarak açılan davalara devam edebilirler.
Öte yandan, HUMK"nun 41. maddesinde de öngörüldüğü üzere mahkemece davanın davacının (ölen tarafın) yasal mirasçıları tarafından takip edilebileceği gözönünde bulundurularak, mirasçılar tarafından ölenin vekiline vekaletname verilmiş ise bunun araştırılması vekaletname verilmemiş ise mirasçıların duruşmaya çağrılması gerekeceği de kuşkusuzdur.
Ne varki, davacı vekili 2.7.2009 tarihli dilekçe ile davacı asilin öldüğünü bildirdiği halde yukarıda değinilen usuli işlemler yerine getirilmeksizin 8.7.2009 tarihli oturumda davacının duruşmaya gelmediği gerekçesiyle HUMK. 409.maddesi gereğince işlemden kaldırılma kararı verilmiş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca, 13.7.2010 tarih 2009/3 - 164 sayılı ek kararın kaldırılarak, davacı İ.. K.. mirasçıların veraset ilamı ibraz edip bir avukatı yetkilendirdikleri de gözetilerek davanın mirasçılar tarafından sürdürülmesine olanak tanınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile HUMK 409.maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davacı İsmet, mirasçılarının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.1.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.