Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/7748 Esas 2011/301 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/7748
Karar No: 2011/301

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/7748 Esas 2011/301 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, 376 parsel sayılı taşınmazdaki satış yoluyla edindiği payının, tarafı olmadığı kadastro tespitine itiraz davası sonucu kadastro mahkemesince verilen ve kesinleşen ilama istinaden iptal edilerek bir kısım davalılar adına sicil kaydının oluşturulduğunu, bu şekilde hakkının yok edildiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat isteğinde bulundu. Mahkeme, davacının taleplerini kabul etti. Ancak, kısa kararda \"davanın kabulüne\" şeklinde hüküm kurulmasına rağmen, gerekçeli kararda \"davanın kabulü ile 47.154.74.-YTL\"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline\" denilerek, tazminat isteği yönünden de davanın kabulüne karar verildi ve bu durum çelişkili oldu. Bu nedenle, HUMK'nun ilgili maddeleri gereğince hüküm bozuldu. Kararda HUMK'nun 376, 388, 389 ve 428. maddeleri yer almaktadır.
1. Hukuk Dairesi         2010/7748 E.  ,  2011/301 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 29/12/2008
    NUMARASI : 2003/1112-2008/1036

    Taraflar arasında görülen davada;                                                                                           
    Davacı, çekişme konusu 376 parsel sayılı taşınmazdaki satış yoluyla edindiği payının, tarafı olmadığı kadastro tespitine itiraz davası sonucu kadastro mahkemesince verilen ve kesinleşen ilama istinaden iptal edilerek bir kısım davalılar adına sicil kaydının oluşturulduğunu, bu şekilde hakkının yok edildiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat isteğinde bulunmuştur.
    Davalı İdare, davanın reddini  savunmuş, diğer davalılar, davaya yanıt vermemişlerdir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.                           
    Karar, davacı vekili ve davalı idare vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.01.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A.F..B..ile diğer temyiz eden Hazine vekili Avukat H. G.. geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilenler gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. 
    Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. 
    İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. 
    Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, dava terditli olarak açıldığına göre; ilk istek olan tapu iptal ve tescil isteğinin kabulü anlamına gelecek şekilde kısa kararda "davanın kabulüne" şeklinde hüküm kurulduğu halde, gerekçeli kararda "davanın kabulü ile 47.154.74.-YTL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline," denmek suretiyle  sonraki istek olan tazminat isteği yönünden davanın kabulüne karar verilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
    Tarafların, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün        HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre  diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 825.00.-"şer TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 18.01.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

     

     

    Hemen Ara