Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/1785 Esas 2012/2199 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/1785
Karar No: 2012/2199

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/1785 Esas 2012/2199 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Taşınmazların intikal ve satışına dair tapuda yeralan işlemlerin sahte olduğu iddiasıyla açılan dava Reddedilmiştir. Ancak, davada devletin sorumluluğu da tartışılmış ve tapu sicillerinin tutulmasından doğan zararlardan devletin sorumlu olduğu vurgulanmıştır. Mahkeme, işin esasına girilerek tapu görevlileri hakkında açılmış ceza dosyasının getirtilmesi ve eksiksiz delillerin toplanması gerektiği vurgulanmıştır. Kanunlar ise Anayasa’nın 40. maddesinin 3.fıkrası, 129. maddenin 5. fıkrası, M.K.nun 1007. maddesi ve Tapu Sicil Tüzüğü’nün 85. maddesi olarak belirtilmiştir.
1. Hukuk Dairesi         2012/1785 E.  ,  2012/2199 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ     : ÇAT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ     : 16/03/2011
    NUMARASI     : 2006/167-2011/22

    Taraflar arasında görülen davada; 
    Davacı,  çekişme konusu 8 parça taşınmazın intikal ve satışlarına dair tapu kayıtlarında yeralan 18.02.1994 tarih, 11 yevmiye numaralı ve 11.04.1994 tarih, 12 yevmiye numaralı işlemlerin sahte ve usulsüz olduğunu, anılan yevmiye numaraları ile gerçekte başka taşınmazlara ait işlemlerin yapıldığını  ileri sürerek, yolsuz tescil sebebi ile tapu iptal ve kadastro tespitleri gibi tescile karar verilmesini istemiştir. 
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, hakkı zedelenenlere dava ihbar edildiği halde onlar tarafından herhangi bir dava açılmadığı ve ihbar yapılmakla Hazinenin sorumluluğunun kalmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar   verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi   raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.                                            
    Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar  verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 114 ada 1,   152 ada 11, 131 ada 20, 132 ada 4, 143 ada 12, 137 ada 1,  162 ada 40 ( ifraz sonrası 162 ada 78 ve 79 parsel) parsellerin davalı ve dava dışı şahıslar adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı iken, 18.02.1994 tarih 11 yevmiye ve 11.04.1994 tarih 12 yevmiye numarası ile sözkonusu taşınmazların tapuda  intikal ve temliklerinin gerçekleştirildiği  anlaşılmaktadır.
    Davacı idare, anılan 11 yevmiye numaralı işlemin 18.02.1994 tarihinde değil, 01.03.1994 tarihinde, 12 yevmiye numaralı işlemin ise 11.04.1994  tarihinde değil 29.03.1994 tarihinde gerçekleştirildiğini, öte yandan bu yevmiyelere konu taşınmazların ve işlemlerin farklı olup, çekişme konusu taşınmazlarla ilgisinin olmadığını, nizalı taşınmazların intikal ve temliklerine dayanak herhangi bir evrak, harç makbuzu ve resmi senedin bulunmadığını, kayıtların yolsuz olduğunu  ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, Anayasa’nın 40. maddesinin 3.fıkrasında “ kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre Devletçe tazmin edilir. ” hükmü öngörülmüş, 129.  maddenin 5. fıkrasında ise; “ memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği...” açıklanmıştır. M.K.nun 1007 nci maddesi bu bağlamda yorumlandığında, tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan devletin sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiği anlaşılmaktadır. Yasanın bu açık hükmünün kaynak olduğu devletin sorumluluğu tapu sicilinin tutulması sırasında, sicil memurunun hukuka aykırı işlemi ile sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekli ise de eylem yada işlemin kusura dayanması gerekmez. Zira devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Anılan ilke 27.3.1957 tarih ve 1/3  sayılı  İnançları  Birleştirme Kararı ile benimsenmiş, BK.nun 55. maddesindeki sorumluluğun kusura dayanmadığı 22.6.1966 tarih 7/7 sayılı İnançları Birleştirme kararı ile de tekrarlanmıştır. Adam çalıştıran (somut olayda devlet) objektif özen eksikliğinin doğurduğu zarardan sorumludur. Çalışanın seçiminde, talimat vermede ve denetlenmesindeki eksiklik yada bozukluk nedeniyle çalışan çevre ve ilgililer için hakların kazanılması ve kullanılması açısından özel bir tehlike oluşturur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi yada yitirilmesi bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden devlet, aykırı kayıtlardan doğan zararları da ödemeyi taahhüt etmektedir. Dayanıksız ya da hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemek taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmelidir.
    Somut olaya gelince; toplanan delillerden çekişme konusu taşınmazların intikal ve satışlarına dayanak herhangi bir başvuru, işlem belgesi olmadığı, öte yandan  11 ve 12 yevmiye numarasının dava dışı taşınmazların işlemlerine ait olduğu halde anılan yevmiye numaraları kullanılmak suretiyle dava konusu parsellerin intikal ve temlik işlemlerinin yapıldığı, mahkemece kayıt malikleri ile bir kısım mirasçılarının davaya dahil edildiği, bir kısım ilgililere ise davanın ihbar edildiği, mahkemece, dahili davalılar ve ihbar edilenler tarafından bir dava açılmadığı ve ihbar yapılmakla Hazinenin sorumluluğunun kalmadığı gerekçesi ile davanın reddine  karar verildiği   anlaşılmaktadır.  
    Ne var ki; bu tür davaların kural olarak kayıt maliki ya da mirasçıları tarafından açılması gerekir ise de; davalı idarenin Türk Medeni Kanununun 1025. ve 1007. maddeleri ile Tapu Sicil Tüzüğünün 85. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olacağı, öte yandan TMK.nın 1007. maddesinde düzenlenen sorumluluğun  kusursuz sorumluluk olup, bu madde kapsamında Hazinenin tazminat davasına muhatap ve tazminata mahkum olabileceği gözetildiğinde, eldeki davanın açılmasında ve sonuçlandırılmasında davacı idarenin hukuksal yararının bulunduğu kuşkusuzdur.  
    Öte yandan; Tapu Sicil Tüzüğü’nün 85. maddesi “Kütük üzerinde belgelere aykırı tescil veya yazımın düzeltilebilmesi için ilgililerin yazılı olurunun alınması ve yevmiye defterine kaydedilmesi gerekir.  Belgeye aykırı yazımın veya tescilin düzeltilmesine, ilgililerden birisinin yazılı oluru olmazsa, müdür defterdarlık veya mal müdürlüğünden düzeltme için dava açılmasını, talep eder.  Hazine avukatı bulunmayan yerlerde bu düzeltmeler için müdürlük tarafından re"sen dava açılır.  İkinci ve üçüncü fıkralardaki durum, ayrıca kütük sayfasının beyanlar sütununda belirtilir.  (Değişik son fıkra: 8/11/2004-2004/8109 K.)Kütük, yevmiye defteri ve yardımcı sicillerde belgesine aykırı olarak basit yazım hatası yapıldığının tespit edilmesi halinde, müdür tarafından nedeni düzeltmeler sicilinde açıklanarak, re"sen düzeltme yapılır” şeklinde olup, doğrudan dava açmaya engel bir yasal düzenleme içermemektedir.
    Hal böyle olunca, işin esasına girilerek, çekişme konusu işlem sebebi ile tapu görevlileri hakkında açılmış varsa ceza dosyası ile eklerinin getirtilmesi,  tarafların bildirecekleri delillerin eksiksiz toplanması, toplanan delillerin, toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.     
    Davacı vekilinin belirtilen sebeplerle temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.03.2012  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


     

    Hemen Ara