Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/13592 Esas 2012/1876 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/13592
Karar No: 2012/1876

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/13592 Esas 2012/1876 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi davası için açılan davada, davacılar davalının sürüp, ekmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesini talep etmiştir. Ancak mahkeme, fiili bir kullanım biçimi oluşmadığına karar vererek davanın reddine hükmetmiştir. Temyiz eden davacılar, bazı parsel ve taşınmazlar için hüküm aleyhlerine olmakla birlikte, bazıları için de yanılgılı değerlendirmeyle hüküm kurulduğunu savunmuştur. Yargıtay ise, fiili kullanım biçiminin varlığı için tüm paydaşların kullanmaları gereken bir yerin bulunması gerektiğini belirterek, söz konusu yerlerde fiili kullanım olmadığına karar vermiştir. Ancak bazı taşınmazlar için yeterli inceleme yapılmadığına karar veren Yargıtay, kararı bozmuştur. Bu davada uygulanan kanun maddeleri 143, 706, 213 ve 26. Maddelerdir.
1. Hukuk Dairesi         2011/13592 E.  ,  2012/1876 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: BEYDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 19/04/2011
    NUMARASI : 2010/6-2011/38

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, tarafların kayden paydaş oldukları .., .., .. ve .. parsel sayılı taşınmazlara davalının sürüp, ekmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuşlardır.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davalının davacıların kullanmakta olduğu yerlere müdahalesinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.                                          
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu .. ada ., .. ada ., .. ve .. parsel sayılı taşınmazın elbirliği mülkiyeti şeklinde taraflar adına kayıtlı bulundukları anlaşılmaktadır.
    Davacılar, davalının çekişmeli taşınmazlara ekip sürmek suretiyle elattığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz.  Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. 
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olaya gelince;  fiili kullanım biçiminin varlığından söz edilebilmesi için paylı mülkiyete konu her taşınmazda tüm paydaşların kullanmaları gereken bir yer bulunması gerektiği kuşkusuzdur. Birden fazla parselde paydaş olanların arasında, parsellerin haricen paylaşımının veya her parseli başka bir paydaşın kullanmasının, fiili kullanma biçiminin oluştuğu yönünde değerlendirilemeyeceği de tartışmasız olup; dosya kapsamıyla ve özellikle fen bilirkişi tarafından düzenlenen kroki incelendiğinde, çekişmeli taşınmazlarda tüm paydaşları bağlayan fiili bir kullanım biçiminin oluşmadığı açıktır.
    Öyleyse, fen bilirkişinin düzenlediği rapor ve krokiye göre; .. ada .. parsel sayılı taşınmazı davacılardan H.. ve A..’nin; .. ada 7 sayılı parseli davacılardan H.. ve davalının; .. ada .. parsel sayılı taşınmazı davacı A.. ile davalının kullandıkları; . ada 2 sayılı parsel içerisindeki evde de davacı A..’nin ikamet ettiği anlaşıldığından; davalının ... ada .. parsel sayılı taşınmaza müdahalesinin bulunmadığı belirlenmek ve benimsenmek suretiyle bu taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
    Öte yandan 143 ada 7 sayılı parselde davacı H..’in, .. ada .. ve .. ada 2 sayılı parsellerde davacı A..’nin tasarrufları bulunduğuna göre, Davacı H..’in . ada 7 sayılı parsel bakımından, davacı A..’nin . ada .. ve . ada 2 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davalarının reddine karar verilmiş olması da doğrudur. Davacılar H.. ve A..’nin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
    Ancak; davacılar F.. ve Ş..’nin .. ada . ve . parsel sayılı taşınmazlarda tasarruf ettikleri ya da edebilecekleri yer bulunmadığından anılan taşınmazlarda adı geçen davacıların payına vaki elatmanın önlenmesine hükmedilmesi; yine, .. ada 7 sayılı parselde davacı A..’nin de kullandığı bir yer bulunmadığına göre, bu parsel bakımından onun yönünden de payı oranında davanın kabulüne karar verilmesi; ayrıca davacı H..’in de .. ada .. parsel sayılı taşınmazda kullanımı olmadığı gözetilerek bu parselle ilgili adı geçen davacının da payına yönelik müdahalenin önlenmesine hükmolunması gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle aksi yönde hüküm kurulması isabetsizdir.
    Diğer taraftan,  dava konusu .. ada .. parsel sayılı taşınmazda davacılardan A.. ikamet etmekteyse de, taşınmazın tamamını kullanıp kullanmadığı, yapı dışında kalan alan bakımından davalının ve diğer davacıların kullandıkları ya da kullanabilecekleri yer bulunup bulunmadığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmamıştır. O halde, bu taşınmaz yönünden yukarıda değinilen ilkeleri kapsar şekilde araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü  (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  23.02.2012  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara